"DHKP-C adı altında sola yönelik yeni bir operasyonlar dönemine girdik" deniyor.
KESK operasyonuyla da bu tez doğrulanmış gibi görünüyor. Ancak diğer davaları unutabilmemiz için haksız yere hapis yatan tek bir kişi kalmaması gerekir.
***
Pazartesi günü Silivri'deydim. Ergenekon duruşmasını izledim. Hani şu tazyikli su ve biber gazıyla ortalığın savaş alanına döndürüldüğü duruşmayı. Milletvekilinden, vatandaşına birçok insanın yaralandığı o duruşmayı.
En son altı ay önce bir Ergenekon duruşması izlemiştim.
Hani kötü Brezilya dizileri vardır, her bölümünü takip etmeseniz de bir bölümünü izlediğiniz de konuyu, olayları, kimin kim olduğunu hiç zorlanmadan hatırlar, bıraktığınız yerde bulursunuz kendinizi.
Çünkü ilk bölüm de son bölüm de birbirinin aynıdır aslında. İşte Ergenekon duruşmalarında da o dizilerden birini izliyormuş gibi olur insan.
***
Altı ay önce "Tanıklarımızı dinleyin" diye mahkeme heyetine baskı yapan avukatlar ve tutuklu sanıklar hâlâ aynı haklı taleplerini dile getiriyorlar.
Ve aynı yanıtı alıyorlar: Gerek yok.
Mesela Tuncay Güney. Ofisinde bulunan belgelere dayanarak başlatılan Ergenekon operasyonunda ne sanık ne de tanık olarak dinlenmiş değil.
Mesela eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun. O dönem görevde olan Atasagun, Ergenekon örgütünün şemasını Başbakan'a sunan kişi. Ama mahkeme Atasagun'u da dinlemeye gerek görmüyor. Son duruşmada tanık olarak dinlenmek için hazır bulunan eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in reddedilmesi de cabası!
Özetle; dönemin aktörleri, mağduru olduğu iddia edilenler, bilgi sahibi olan kilit isimler duruşmalarda istenmiyor!
***
Barikatları aşan, yediği biber gazına rağmen o mahkeme salonuna girebilen ve orada yaşananlara tanıklık edebilenler ise sadece şanslı azınlıklar.
Bu duruşmaları izlemek için her türlü hayati riski kabullenmek gerekiyor çünkü. Adeta "Bu işin peşini bırakın" dercesine insanların o salona girişi zorlaştırılıyor. Yassıada duruşmalarını anımsatan dekoru ve rol dağılımıyla insanın aptal yerine konduğunu düşünmesine sebep olan Ergenekon duruşmalarında yaşananların hesabı hangi yıl ve hangi iktidar tarafından sorulacak bilmiyorum. Ama hani Başbakan diyor ya "Her türlü Milliyetçiliği ayaklar altına aldık" diye, oysa yaşadığımız şu günlerde en çok hukuk ayaklar altında!
***
Duruşma esnasında söz alan sanıkların sözleri gerçeklik algısına hâlâ sahip olanlar için şok etkisi yaratacak cinsten.
Mesela Cumhuriyet gazetesi bombacısı olarak bilinen Bedirhan Şinal, "Kullanıldım" diyor ve kendisini kullandığını iddia ettiği isimleri sayıyor.
Çoğu hâlâ görevde... "Gerçek örgüt ortaya çıksın" diyor. Bir başka mesela da bu duruşmalarda temele oturtulan deliller, hep ihbar mektuplarıyla ortaya çıkmıştı. Ergenekon duruşmalarında adları, adresleri belli olan ihbarcılar da dinlenmiyor.
Sonuçta; Ergenekon davası sona yaklaşıyor ama dosya hâlâ havada. Ne deliller, ne tanıklar, ne de dijital veriler güvenilir. Ama bu şartlar altında yapılan bir duruşmalar dizisinde sanıkların çoğu müebbet istemiyle yargılanıyor!