Arkadaş evinin önündeki bahçeye domates, biber, fasulye falan ekecek. Bahçenin nasıl sulanacağını tartışıyorlar. Bahçecilik konusunda daha tecrübeli olan diğer arkadaş fikir veriyor. Otomatik sulama sistemi nasıl kurulur anlatıyor. 'Damlama sulama' sistemi, zaman ayarlı irigasyon sistemi, şu cihazlar, şöyle boru döşeme vesaire...
Ben de merak ettim sordum, "ekilecek alan ne kadar?.. "
"10 metrekare" dedi arkadaş. "Yahu" dedim, "10 metrekarelik bahçeye otomatik damlama, irigasyon, boru döşeme ne ya?!., Evde onca kişisiniz. Hortumu bağlayacaksın çeşmeye, sabah 5, akşam 5 dakika abartmadan "vahşi sulama" yapacaksın o kadar. O da eylüle kadar. Sonrası, sulama da yok zaten."
N'aptılar, neye karar verdiler bilmiyorum. Ama çok güldükleri "vahşi sulama" ifadem yazımın ilham kaynağı oldu.
Günlerdir yangınla yatıp yangınla kalkıyoruz. Hamdolsun birkaç nokta dışında yangınlar söndürüldü, kontrol altına alındı.
Her felakette akılalmaz bir haber yarışına giriyoruz.
Sel oluyor. Selde mahsur kalanların görüntüleri anında yayılıyor. Yarısı suyun altında kalmış evler. Selin sürüklediği araçlar. Fonda hüzünlü bir müzikle evire çevire saat başı gösteriyoruz felaket anlarını...
Deprem oluyor. Yıkılan bölgeden görüntü alma yarışı başlıyor. Muhabirler afet bölgesine gidiyor. Kurtarma çalışmalarını görüntüleme yarışı başlıyor. Göçükte kalanlar. Feryat eden vatandaşlar. Gece gündüz dramatik yıkıntı görüntüleri.
Bugün başta itfaiyeciler olmak üzere devletin tüm kurumları ve vatandaşlar canla başla yangınla mücadele ediyorlar. Elbette kayıplarımız var. Depremde, selde ve diğer tabii afetlerde olduğu gibi...
Yangınla yatıp yangınla kalktık. Yerden yetmedi helikopterden görüntü aldık. Biri uçaktan yayın yapınca, diğerleri de uçak aramaya başladılar. (Uzay mekiği bulsaydık, oradan da yayın yapardık!)
Yangın bölgesinden canlı yayın savaşı bitmedi. Yanan evler, kaçışan insanlar, yanan hayvanlar, 24 saat yangınla yaşadık. Biz de her sabah yayında yangın raporu yayınladık.
Her sabah yeni bir "kurgulanmış isyan eden vatandaş" görüntüsünü deşifre etmek zorunda kaldık.
"Nerde bu devlet, nerde helikopter uçak..." diye bağıran belediye başkanını 'tepesinde uçan helikopterle' birlikte yayınladık. Her gün yangından siyaset devşirmeye çalışan bir cibilliyetsiz çıktı. Her gün bir provakatif bir görüntü, bir mizansen...
Her sabah "helikopter mi, uçak mı" tartışması yaşandı.
Vahşi yayıncılığın dibine vurduk.
Halen dünyanın birçok bölgesinde yangınlar devam ediyor.
Kaliforniya'da tarihinin en büyük 3'üncü yangını 40 gündür devam ediyor. Yüzlerce ev yandı. Binlerce kişi tahliye edildi. Helikopter, uçak, arazöz, itfaiye tartışması yok. Yangının ekime kadar süreceği iddia ediliyor. Ama ABD basınında yangın haberi 3'üncü sırada.
Yunanistan'da orman yangınları sürüyor. Atina'nın üstünü duman kapladı.
Keza İtalya ve Rusya'da yangınlar devam ediyor. Ama ana haberlerinde kısa başlıklarla veriliyor yangın haberleri. Bizdeki kadar görüntü de paylaşılmıyor...
Elbette acılar paylaştıkça azalır.
Ama bizdeki gibi "vahşi yayıncılıkla" değil!..