Lucescu ismi zor zamanlarda Türk futboluna hep kurtarıcı olarak önerildi. Hazır formülleri olan ve bizi yakından tanıyan bir isim olarak lanse edildi.
İki maçın sonunda görüyoruz ki, Rumen teknik adam Türk futbolcularını deneme yanılma ile keşfediyor.
Amerikan futbolunda hücum ve savunma takımı ayrılmasına benzer şekilde; Lucescu da Ukrayna deplasmanında savunma, dün gece de hücum yönü yüksek oyuncuları bir araya getirdi.
Benim tercihim sonuç ne olursa olsun dünkü takımdır. Lucescu’nun (ya da kalmazsa yerine gelecek ismin) bunun üzerinde ısrar etmesi gerekir.
Milan’ın 10, Barcelona’nın 7, Dortmund’un 8 numarasını barındıran bu on birde yurt dışına çıkmamış sadece Volkan Babacan vardı. On birin altısı Türkiye’de yetişmiş, onların da beşi yurt dışına transfer yapmış isimlerdi. Ne yapıp edip yurtdışında yetişmiş oyuncuları da milli takım iskeletine monte etmeliyiz. Yıllardır yapamadığımız konulardan biri de bu. Dünkü 11 dengeli harmanlanmış bir takım olarak da doğruydu.
Bunun üzerine bir iki oyuncu ekleyerek yeni takımı bu şekilde inşa etmemiz gerekir. Yoksa bizim isimleri silip yeniden takım kurmak gibi bir lüksümüz yok.
Dün gece Arda Turan ve Hakan Çalhanoğlu’nu rakip ceza sahası civarında buluşturacak otomatikleşmiş oyun yoktu.
Fakat top ayaklarındayken birlikte oynama pratiği artıkça izleyeni mutlu edeceklerini hissettirdiler. Orta saha merkezini iki yönlü oyunculardan kurulması da artık günümüz futbolunun olmazsa olmazı. O da doğruydu. Özellikle Nuri Şahin temiz oynadı.
Sahada top ayaklarına geçtiğinde izleyeni mutlu edecek takım vardı. Topu kazanma konusunda sorunlulardı. Ancak o da pratik artıkça o da iyi olacaktır. Hayattaki tüm mutsuzluğunu futbolun üzerine kusan kesimi, ancak böyle pozitif oynayan takımla uzaklaştırıp tatlı futbol hayalleri kurabiliriz. Elbette yapmamız gereken futbol devrimini asla unutmadan.