Türkiye artık geri dönüşü olmayan bir yola girdi. Beğenelim ya da beğenmeyelim Yeni bir Türkiye’nin inşa edildiği tartışılmaz bir gerçek. Peki ‘Yeni Türkiye’ ruhunu sembollerle ifade edecek olsak nasıl bir ikonografi ortaya çıkar?
Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa milletvekili Zeynep Karahan Uslu’nun girişimiyle 30 milletvekilinin imzası ile başlatılan Yeni Türkiye arması seferberliği de, pratik olarak böyle bir zihin yoklamasını gerektiriyor zaten.
Söz konusu girişim hemen bir yasaya dönüşür mü bilinmez ama dünyada birkaç ülke hariç hemen tüm ülkelerin bir arması olduğu biliniyor. Bu armaların çoğuna bakıldığında, genellikle I. ve II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan sınırlar içinde, ulus-devlet diskuru üzerinden ülkelerin tarihi-mitolojik mirası ile şekillenen tasarımlar olduğu görülür. Ulusal bayraklar yanında güç ifade eden kartal, doğan, aslan gibi figürler yaygın şekilde kullanılmıştır. Sözgelimi ABD armasında, kendine Amerikan bayrağını kalkan yapan ve bir elinde zeytin dalı, diğer elinde ok demeti olan bir kartal figürü göze çarpar. Güvenlik, barış ve pek çok etnik unsuru bünyesinde barındıran Amerikan ortak kimliği vurgulanır. Keza Almanya, bayrağının renklerini taşıyan bir kartal imgesi ile ‘gücü ve her şeye yüksekten bakabilme kudretini’ sembolize eder.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, 1925’te yapılan ama kısa sürede kullanımdan düşen arma girişimini saymazsak, bir devlet arması hiç olmadı. Cumhurbaşkanlığı forsu gibi makam temsilleri dışında devletin resmi sembolü olarak Türk Bayrağı kullanıldı. Tarihimizde ise, Osmanlı döneminde ilk armanın II. Mahmut döneminde yapıldığı görülür. Bu arma, Sultan Abdülhamid döneminde, Osmanlı sembolizminin önemli ve yaygın bir parçası haline gelmiştir. Osmanlı armasına genel olarak bakıldığında, Türk ve İslamî motiflerin belirgin biçimde kullanıldığı ve eski ile yeninin biraradalığı dikkat çeker. Nitekim ok ve piyade tüfeği, geleneksel pala ve modern süvari kılıcı yan yanadır. Öte yandan şeriatı ve örfî hukuku temsilen Kur’an-ı Kerim ve kanunname üst üste durur. Adaleti temsilen terazi ve gelenekle kurulan bağa atfen Osman Gazi’nin serpuşu, hilafet ve Osmanlı sancaklarının çevresine konumlandırılmıştır. Ayrıca modern dönemin ürünü olarak nişan ve madalyonlar aşağı doğru sarkıtılmıştır. Bu otuz figür, Osmanlı İmparatorluğu’nun kendini nasıl ifade ettiğini gösteren ve resmi ikonografisini oluşturan bir semboller yumağıdır.
Bugün oluşturulacak Yeni Türkiye arması da, Yeni Türkiye’yi inşa eden siyasi söylemden hareketle tasarlanacaktır. Bu söylemin en çarpıcı unsurlarından birisi, kuşkusuz tarihle ve gelenekle kurduğu bağdır. Çeşitli vesilelerle dile getirilen Selçuklu vurgusu, Yeni Türkiye’nin tarihi vizyonunun Osmanlı ile sınırlı olmadığını ve çözüm sürecine de bir çerçeve oluşturacak şekilde ‘devletin’ Türklüğünün bekasının altını çizer. Ve fakat aynı zamanda bu vurgunun hemen arkasından etnik milliyetçilikten uzak, Osmanlı tarzı bir millet fikri her fırsatta dile getirilir.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla vurguladığı ‘vahdette kesret’, yani ‘birlikte çeşitlilik’ fikri, birlikte yaşama vizyonuna -Yeni Türkiye mimarisinde de kullanıldığı gibi- Selçuklu geometrik desenleri ile hayat verir. Selçuklu geometrik desenleri, büyük kompozisyonun kendini oluşturan figürleri yok etmediği ‘birlikte çeşitlilik’ fikrine tekabül edecek şekilde armada muhtemelen kullanılabilir.
Yeni Türkiye armasını şekillendirecek bir diğer husus, Türkiye’nin jeopolitik, jeokültürel özelliklerini devreye sokacak ‘merkez ülke’ pozisyonudur.
Hulasa, tarihsel derinlik, coğrafî merkeziyet ve yeni sosyolojik yapısı ile birlikte yaşama ruhunu taşıyan bir arma dizaynı, antropologların, iletişimcilerin, tarihçilerin, tasarımcıların ilgisine muhtaçtır ve sofistike bir zihinsel çaba gerektirmektedir.