Gençlerin üniversite tercihlerini yaptığı kritik günler… Elde puan, geleceklerini seçiyorlar. Ülkemizde üniversite biraz da gelecek demek. Bu nedenle karar vermek oldukça zor.
Genç arkadaşlarımızın bu tercihler sırasında belli reflekslerle hareket ettiğini görüyoruz. Bir kesim var ki, puanından memnun değil, bir yıl daha hazırlanıp gelecek yıl yeniden sınava girmeyi düşünüyor. Şayet gerçekten çalışmaya azimlilerse ve girmek istedikleri bölüm, hayat boyu yapmak istedikleri meslek için bir yıl daha çalışacak kadar idealistlerse bu tercihi düşünmeliler. Aksi halde eğer dikkate değer bir çaba göstermeyeceklerse bu yıl ile gelecek yıl arasında büyük bir fark olmuyor. Gelecek yıla erteleme, genelde kararsızlıktan çıkış yolu olarak görülebiliyor.
Bir kesim de var ki, istediği bölüme puanı yetmiyor fakat aynı puan türünde yakın bir bölüme girip, yatay geçiş yapmayı düşünüyor. Bu iyi bir seçenek gibi görünse de, birinci sınıfta çok iyi bir disiplin ortaya konmazsa, genci hayat boyu istemediği bir mesleğe mahkum edebiliyor bu karar. Yeni bir ortam, hatta yeni bir şehir, yeni insanlar ve ilişkiler, ilk yıl olmanın getirdiği acemilikler ve daha birçok faktör, her zaman istenen başarıyı getirmiyor. İnsanın yapabildiği, genelde yapabileceklerinin de göstergesidir. Elbette istisnalar hariç…
Üniversite tercihi yapacak gençlerin karşı karşıya kaldığı bir başka ikilem de şu; özellikle iyi bir yüzdeliğe giren başarılı öğrenciler, köklü devlet üniversitesi mi, yoksa burslu yeni nesil üniversite mi tercihi arasında kalıyor. Birisinde köklü olmanın getirdiği kurumsal kimlik avantajı ama bir o kadar da kendini yenilemekten uzak, hantal akademik kadrolar, fiziksel imkansızlıklar… Diğerinde ultra lüks fiziksel imkanlar, konsept üniversite ortamları, yeni eğitim yaklaşımları ama idari tecrübesizlikler, oturmamış akademik kadrolar ve belirsiz gelecekler… Birçok öğrenci bu ikilem arasında kaldığını söylüyor ki, haksız bir tereddüt değil.
Özellikle yeni nesil üniversiteler konusunda, üniversitenin arkasındaki güce ve iyi akademik kadroların ne oranda buluşturulduğuna dikkat etmek gerekir. Güçlü bir vakıf üniversitesi, sağlam bir sermaye gerektirir. Ya da kendini döndürecek kurumsal yeterliliğe sahip olması gerekir. Öte yandan gerçek yurtdışı bağlantılara… Zira birçok üniversite yurtdışı imkanlarını bir etiket olarak sunuyor ama bu bazan kağıt üstünde veya düşük profilli tabela üniversitelerle göstermelik ilişkilerden ibaret olabiliyor.
İyi bir üniversitenin kriteri, köklü ama çağı yakalamış bir akademik vizyon veya yeni, güncel ama köklü bir akademik gelenek… Bu iki vasfı buluşturmuş kurumlar geçmişle gelecek arasında iyi bir beşeri yatırım yapabiliyor.
Son tahlilde gençler, gelecek yıla ertelesin ya da ertelemesin, yeni ya da köklü bir hangi üniversiteden tercih yaparsa yapsın, her durumda onları mutlu ve başarılı kılacak bir mesleği seçmeliler. Zira insanın hayat yolculuğunu biraz da o meslek belirliyor.