Komşu, yakınlıkla uzaklığın tam anlamıyla kesiştiği, mesafe kavramının şekillendiği bir olgu. Duvarın arkası hem çok yakın, hem de fersah fersah uzak... Ya da tül perdenin ayırdığı dünyalar hem çok bizden, hem de bize çok yabancı... Komşuluk aslında tam da ilişki yönetiminin, mesafenin yani medeniyetin şekillendiği yer.
Teknoloji sayesinde uzakların yakın olduğu, yakınların bizden iyice koptuğu bir zamanda komşuluk üzerine düşünmek, üstelik bu kavramı bu kadar unutmuşken ‘iyi komşu’luğu tanımlamak hayli ilginç.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 15’inci kez düzenlenen İstanbul Bienali bu yıl ‘iyi bir komşu’ temasıyla gerçekleştiriliyor. 32 ülkeden 55 sanatçının eserinin yer aldığı bienal teması kapsamında şu sorular soruluyor;
İyi bir komşu, nadiren gördüğünüz birisi midir?
İyi bir komşu, evinde hayvan beslemeyen bir aile midir?
İyi bir komşu, daha yeni taşınmış birisi midir?
İyi bir komşu, sizinle aynı gazeteyi mi okur?
İyi bir komşu, mahallenizde aktif midir?
İyi bir komşu, size her şeyin eskiden nasıl olduğunu mu hatırlatır?
İyi bir komşu, asla şikayet etmeyen birisi midir?
İyi bir komşu, cinsiyetsiz midir?
İyi bir komşu, duvarın ardından gelen alçak sesleri dinlerken sizi evinizde hissettiren birisi midir?
İyi bir komşu, hemen yanı başınızdaki evsiz adam mıdır?
İyi bir komşu, güçlü sinyali olan kablosuz internetini şifresiz kullanan birisi midir?
İyi bir komşu, hiç parti vermemiş birisi midir?
İyi bir komşu, müzik dinlerken kulaklık mı takar?
İyi bir komşu, mülkünü korumak için silah bulunduran birisi midir?
İyi bir komşu, sizi rahat bırakan birisi midir?
İyi bir komşu, siz tatildeyken mektuplarınızı toplayan birisi midir?
İyi bir komşu, sadece duygu yüklü bir çocukluk anısı mıdır?
İyi bir komşu, nadiren dışarı çıkan yaşlı bir dul mudur?
İyi bir komşu, biriktirdiği tuhaf şeyleri penceresinin önüne dizen birisi midir?
İyi bir komşu, siz hastayken size yemek yapar mı?
İyi bir komşu, benzer bir mağaza zincirinden alınmış sizinkinin neredeyse aynısı bir koltuğa oturarak sizinle aynı kanalı mı izler?
İyi bir komşu, bitişikteki kapalı perdelere düşen bir gölgeden mi ibarettir?
İyi bir komşu, defalarca anlattığınız bir öyküyü her seferinde sabırla dinleyen birisi midir?
İyi bir komşu, aidatı yeniden artırmak isteyen apartman yöneticisine karşı yazılan dilekçeyi imzalar mı?
İyi bir komşu, ayakkabılarını kapının dışında bırakan birisi midir?
gibi sorular…
Henüz bu sorgulamaların sanata nasıl yansıdığını görmedim. Okyanus ötesi bir yolculuğun dönüşünde, merakla görmeye gideceğim.
Sanat gündelik yaşamda bastırılan, kaybolan şeyleri açığa çıkaran, basmakalıp düşüncelerden bizi çekip kurtaran bir liman. Bu limana demir atmak hepimize iyi gelecek. Eylül ayı bu anlamda oldukça bereketli. Sanat fuarları, galeriler hareketlendi. Fakat bir soru hala zihnimde; komşularımızı, yani Fahriye Abla’yı, Şaduman Teyze’yi, Halis Bey Amca’yı da, terk ettiğimiz bahçeli evlerde, helva dağıttığımız apartmanlar da mı bıraktık?
Sahi bir komşumuz var mı?!