Bir kış günü kirpiler ısınmak için bir araya toplanır. Fakat yaklaştıkça okları birbirine batar ve biri diğerini yaralar, uzaklaşırlar. Lakin hava oldukça soğuktur ve yeniden birbirlerine yaklaşmak durumunda kalırlar. Ama bu sefer de canları yanar, yeniden ayrılırlar. Dondurucu soğukta birbirlerine zarar vermeden yaklaşabilecekleri mesafeyi ayarlayana kadar bu gel-gitler devam eder. Nihayetinde birbirlerini yaralamadan durabilecekleri makul bir yakınlığı bulup soğuğa karşı korunurlar.
Bu metafor, modern dünyanın bir arada yaşama pratiğine ayna tutuyor. Sosyal hayatta ilişki mesafesini doğru ayarlamanın zorluğuna işaret ediyor. Karşınızdakini tanımayı, duruma ve şartlara göre davranmayı ama daha genel anlamda kaynağını nereden alırsa alsın birtakım sosyal adap kurallarına uymayı zorunlu kılıyor. Toplumlar meşrebine göre bu dayanakları belirler.
Bizim için bir hayat rehberi olan Kur’an-ı Kerim’de, Hucurat Suresi’nde - Ahlak Suresi olarak da bilinir – sosyal yaşamı düzenleyen adap ölçüleri anlatılır. Medeni bir suredir, yani İslam medeniyetinde şehir yaşamının mayası olan Medine’de nazil olmuştur. Müminlerin Allah’a, Peygamber’e, birbirlerine ve diğer toplumlara karşı davranış ve tutumlarının sınırlarını belirler. Erdemli toplumun kurallarını inşa eder. Sağlam toplum yapısının temeline, Allah’a ve Peygamber’e olan saygı ilişkisinin konmuş olması dikkat çekicidir.
‘Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir. Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah’ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.’
Bu genel ilkeden sonra çok noktasal adab-ı muaşeret ölçüleri koyar Kur’an; ‘Resulum, sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir. Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu.’ Kaynaklarda ayetin iniş sebebi olarak, Hz. Peygamber, odasında istirahat ederken, bazı kişilerin dışarıdan seslenerek rahatsız ettikleri ifade edilmektedir. Edep kurallarına uymayanlar, ‘aklı ermez kimseler’ olarak tanımlanmaktadır. Kur’an bu anlamda hayatın her alanını düzenleyen bir rehberdir. Çöl bedevi toplumunda terbiye kuralları teşekkül ettirmiştir. Çağlar boyunca da geçerli olacak erdemli bir toplumun insan modelini bize resmeder.
‘Duyulan bir haberin doğruluğunu araştırmak, müminlerin arasını düzeltmek, birbirini alaya almamak, kötü lakaplarla çağırmamak, zandan sakınmak, kusur araştırmamak, bir başkasını arkasından çekiştirmemek’, adeta bir adap kitabının bahisleri gibi Hucurat Suresi’nin ayetlerini oluşturur. Gündelik sosyal yaşama dair ilkeler koyar.
Kur’an-ı Kerim bazen hürmeten yüksek raflardan indirilmeyen, bazen de anlamı bilinmeden okunan bir kitap muamelesi görüyor toplumumuzda. Oysa gündelik hayata yön veren, çok somut adap kurallarını da içine alan pratik bir rehberdir aynı zamanda. Birbirimizi incitmeden birarada yaşamanın ölçülerini sunar. Kur’an’ın çokça okunduğu, gündem olduğu bu Ramazan günlerinde anlamına, bize ne söylediğine de kulak vermek gerekir. Klişe gibi görünen ama yaşadığımız sosyal sorunların temelinde yer alan, ‘zandan sakınmak, haberin doğruluğunu araştırmak’ gibi gayet net çözümler öneren ilkeler belirler. Bu anlamda, Ramazan, Kur’an’ın ölüler için değil, asıl diriler için gerekli olduğunu hatırlamamız için bir fırsattır.
Son söz olarak şu bilgece ölçüyü hatırlayalım;
Üç alanda saygılı davranmak gerek; sokaktayken topluma, evimizdeyken aile bireylerine, yalnızken kendimize… Zira saygı tüm ilişkilerin zeminidir.