Lise öğrencileri arasında tarih, sevilmeyen derslerin başında geliyor yaygınlıkla. Birçok öğrenci için tarih dersi ezber demek. Olayların, kişilerin ve takvimlerin ezberi. Oysa hepimiz biliyoruz ki tarih, bilinci inşa eden, dünya görüşünü biçimlendiren bir disiplin. Hayatın laboratuvarı. İnsanın neler yaşayabileceği, milletlerin muhtemel yol haritaları, insanlığın neler yaşadığı üzerinden öngörülebiliyor. Bir anlamda tarih bir tecrübeler deposu, ne kadar istifade edersek, hayatta hata oranı o derece azalıyor. Hal böyleyken, temel sorun tarih öğretiminde… Tarihi bir ezber konusu olmaktan çıkarıp, anlama, yorumlama mevzu haline getirmekte…
Aslında Türk toplumu kadar tarihle içli dışlı bir millet azdır. Zira tarih birçok açıdan gündelik hayata sirayet etmiştir. Hemen her çocuk neredeyse bir tarihi anlatı içine doğar. Zira bu topraklarda zengin göç hikayeleri var. Dedesinden, büyükannesinden böyle hikayeler dinlemeyen var mı? Hepimiz bu hikayelerin içine doğar, o aidiyetlerle hayata tutunuruz. Kimliği bunun üzerine inşa ederiz.
Öte yanda yaşadığımız şehirler, medeniyetlerin yadigarıdır. Büyük mabetleri, sokak çeşmeleri, anıtlarıyla şehirler dile gelmek üzere hazırda bekleyen tarih sözcüleridir. Peki bunları nasıl konuşturacağız? Onları çocukların, gençlerin ilgi alanına nasıl dâhil edeceğiz. Elbette bu ilgiyi kışkırtacak öğretim yöntemleri planlayıp, ders materyalleri hazırlayarak. Ve yeni yöntemler keşfederek. 21.yy. görsellik çağı... Tarihi kahramanları oyunlara dâhil ederek... Buna uygun dijital eserler üreterek çocuğun oyun dünyasına tarihi yerleştirmek gerekiyor. Harita, karikatür, resim ve figürlerden istifade ile bu ilgiyi canlı tutacak kaynaklar temin edilmeli. Gazeteler bir tarih kaynağı olarak kullanılmalı. Dokümanla öğretme, tüm dünyada tarih öğretiminin temel yönelimi. Bu nedenle ülkeler, arşivlerini, kütüphanelerini dijital ortamda herkesin istifadesine açma çabasında. Türkiye’de de son yıllarda bu alanda önemli gelişmeler oldu. Osmanlı arşivleri dijital ortamda çok kolay ulaşılabilir hale geldi. Artık bir üyelik hesabı açıp çok cüzi bedellerle, doğru usullerle arama yaparak ata dedelerinizin mal varlık kayıtlarına dahi ulaşabiliyorsunuz.
Elbette yöntem kadar içeriğin de düzenlenmesi gerekiyor bu ilgiyi canlı tutmakta. Tarih öğretiminin demokratikleşmesi bu düzenlemenin başında geliyor. Sadece belli tarihsel figürlere, toplum kesimlerine ya da Türkiye tarihine odaklanmak yerine, herkesi içine alan, bir milletin genel dünya sistemi içindeki yeri üzerinden karşılaştırmaya, analize alan açacak bir perspektif üzerinden tarih yazımına odaklanmak gerekiyor.
Sosyal bilimler alanında eğitim ve öğretimin, yerli ve yabancı kahramanların birlikteliği üzerinden gerçekleştirilmesi, ilgiyi kolaylaştırıcı bir başka unsur. Sözgelimi ülkemizde bir sosyoloji öğrencisinin, yaşadığı kültürün anlam dünyasıyla doğrudan bağ kurabileceği İbn Haldun adını hiç duymamış olması, tarih eğitiminde neden başarısız olduğumuzun sadece bir örneği.
Düşünen, sorgulayan, analiz edebilen, hayal kurabilen ve öğrendiklerinden çıkarım yapabilen tarihsever bireyler yetiştirmek için, genel eğitim sisteminin alt başlığı olarak tarih öğretimi üzerine de ayrıca planlama yapmak gerekiyor.