Dile kolay, tam 19 sene. Rakip karşısında 18 maç galibiyet, 8 de beraberlik almıştı Fenerbahçe evinde. O maçlar geride kalmış, dün akşamki maç şampiyonluk açısından mutlak galip gelinmesi gereken bir derbi olarak sahneye gelmişti.
Futbolun 3 neticeli bir oyun olduğunu düşündüğümüzde lider Galatasaray’la, Fenerbahçe arasındaki puan farkı da 6 olduğuna göre bu 3 neticeden 2 tanesi, yani galibiyet ve beraberlik rakip Galatasaray’a yarayacaktı. Geriye kalan tek seçenek galibiyet ise ev sahibi Fenerbahçe için ‘Şampiyonluk yolunda ben de varım’ mesajıydı.
Fatih Hoca geçen hafta küme düşmeye oynayan Konya’yı zar-zor 2-1 yenmiş ve sadece Fernando değişikliğiyle derbiye çıkmıştı.
Aykut Kocaman ise zorlu Malatyaspor deplasmanından 2-0’lık skorla, 3 puanla dönmüştü. Ancak o kadroya Mehmet Ekici ve Soldado ilavesi yaparak sahaya çıkmıştı.
Bunları niye yazdım diye sorarsanız, bu yazdıklarım maç öncesi netice açısından müsabakanın şifreleriydi benim için.
Aykut Kocaman, kendisine mutlak galibiyet gereken bu derbide soyadı gibi Kocaman değil, maalesef küçük düşünüp, ‘yenemezsem yenilmeyeyim’ anlayışıyla bir kadro kurmuştu. Bana göre santrforsuz çıkıp, orta sahada Dirar, Giuliano, Mehmet Ekici, ön liberoda Mehmet ve Josef’le rakibin orta sahasını durdurup, oyunda üstünlük kurmayı düşünmüştü.
Peki golü kim atacaktı? Uzun zamandır ilk 11’de oynamayan, yedek kulübesine alıştırılmış Soldado mu? Halbuki 45 bin muhteşem seyirci karşısında hızlı ve süratli futbolcularınla sahaya çıksaydın, rakibin Serdar ve Maicon gibi futbol oynamaktan daha çok oynatmamayı düşünen ki buna Fernando’yu da katabiliriz, 3’lüsünü zorlardın. Alper ve Aatif sayesinde kanatlarda iş yapabilirdin. İleride de rakip iki stoperi sağa sola çekip Soldado’ya gol pozisyonu yaratacak Fernandao’yu koysaydın bu maçı rahatlıkla kazanabilirdin sevgili Aykut Kocaman.
İlk yarı baktığımızda iki takım da birbirlerini tartan iki boksör gibiydi.
Ancak ikinci yarı geç kalınan 3 değişiklikle Fenerbahçe oyunu hızlandırmıştı.
Buna karşın son dakikalarda rakibin kaçırdığı inanılmaz golleri hesaba katarsak o zaman da Aykut Hoca’nın ‘Yenemezsen yenilme’ düşüncesine şapka çıkartmamız gerekir.