Başakşehir, Arena'ya lider gitti. 9 haftada elde ettiği başarı ve deplasman istikrarı bunun bir tesadüf olmadığını zaten gösteriyordu. Bu tablo Galatasaray için maçın zor geçeceğinin deliliydi. Ama açıkçası başlarda Abdullah Avcı’nın öğrencilerinde, daha önceki performanslarından uzak bir görüntü izledik. Galatasaray isminin getirdiği psikolojik baskıyı hissettikleri için, alışılmış sistemlerini uygulamakta sıkıntı çektiler. İşin ilginç yanı en çok pas hatası yapan Başakşehir'in en tecrübeli oyuncularından biri olan Emre Belözoğlu'ydu. Onun aksattığı pas trafiği bütün takımı etkiledi.
Galatasaray, iştahlıydı, istekliydi ve rakibin ürkekliğinden de yararlanarak oyuna ağırlığını koymaya başladı.
Başakşehir'in, Bruma üzerinde kurduğu baskıyı Sinan ve Sneijder’i devreye sokarak aşmaya çalışan Riekerink bu planında da başarılı oldu. Sinan'ın sağdan geliştirdiği ataklardan birinde de kazanılan faulle, gol geldi. Burada Sinan'a kafa vurduran Başakşehir savunması da lidere yakışmayacak disiplinsizlik ve dağınıklık içindeydi.
Sonra "Korkunun ecele faydası olmadığını" gören Başakşehir, kendisi gibi oynamaya başladı. Attıkları golde de muhteşem bir pas trafiği ve organizasyon vardı.
Galatasaray öndeyken skoru tutabilseydi, Başakşehir'in umutsuzluğa düşmesi ve daha çok hata yapma olasılığı vardı. Ama tam tersi oldu. Erken gelen beraberlik golü Başakşehir'i cesaretlendirdi, kazanma inancını güçlendirdi. Bu moral ikinci yarıda rüzgarın Galatasaray aleyhine dönmesinin temel sebebiydi.
Son haftalarda gol kısırlığı çeken Eren Derdiyok’un, ilk 5 hafta derdi yoktu ama yavaş yavaş derdi olmaya başladı.
Riekerink Bey’in Chedjou ve Serdar Aziz gibi iki stoperine şans vermemesi de büyük gafletti. Başakşehir'in iki golü de kafayla atması, dalgın Riekerink Bey'in dersine iyi çalışmadığının ve tehlikeyi göremediğinin işaretiydi.