Bir çözüm arayışı ya da teklifi yok. Ama istismar çok. Kafalarına bomba yağan insanlar, canlarını kurtarmak için Türkiye'ye kaçar, istismar edilir. Orman yangınları çıkar, siyasi rant devşirilmeye çalışılır.
Ucuz, basit ve ilkesiz bir siyaset bu!
Kamuoyu araştırmalarına bakıyorlar. Halkın sinir uçlarını tespit ediyorlar. Hemen onun üzerinden saldırıya geçiyorlar...
Suriyeli sığınmacılar ciddi bir sıkıntı. Zaten kimse "Ne iyi oldu da geldiler" demiyor. Üzerlerine yağan bombalardan kaçtılar. Sınıra dayandılar. Mecburen aldık. Üstelik, iktidarda kim olsa tersini yapamazdı. Hem milletlerarası anlaşmalar, hem de insan olmak bunu gerektiriyordu.
Buna rağmen, ilk günden bu yana atış devam ediyor. "Göndereceğiz" diyorlar. "Nasıl, ölüme mi göndereceksiniz?" sorusunu savuşturmak için de Suriye'de kendi insanını katleden zalim yönetimi bile gözlerden kaçırmaya çalışıyorlar.
Biliyorsunuz, yaşadık ve gördük. Hem "gitsinler" dediler, hem de bu amaçla Türkiye'nin o bölgede bir "tampon bölge" arayışını bile kirletmek için ellerinden geleni yaptılar. Bir yandan çözümsüzlüğü savundular, diğer yandan bu çözümsüzlük üzerinden siyasi pirim elde etmek için uğraştılar.
Bayraktarlığını CHP'nin yaptığı bu ucuz ve basit siyasete İyi Parti de katıldı. İyi Partili Sungurlu Belediye Başkanı Abdulkadir Şahiner, eline mikrofonu aldı. "Sungurlu'da ne Afgan, ne de Suriyeli bırakacağım" diye esip gürledi. Parti yetkilileri de kendisine destek verdi.
Durum bu olunca, hızını alamadı. Suriyelilere ve Afganistan'dan gelen Özbeklere "namussuz", "asalak" gibi sözlerle alabildiğine yüklendi. MHP'den ayrılan İyi Parti yöneticileri de kendisini sırıtarak dinledi...
Oysa hepsi MHP'de oldukları dönemde Suriye Türkmenleri ve Özbeklere sahip çıkmak için birbirleri ile yarışırlardı. İyi Parti'ye geçince kabuk değiştirdiler. Bazılarının bu ülkede akrabaları bulunan Arap asıllı sığınmacılarla, Türkmen ve Özbeklere yapılan hakaretleri alkışlarla karşıladılar.
Gerçekten çok basit ve ucuz bir siyaset bu!
Ayrıca, "asalak" kelimesi de pek doğru değil. Türkiye'nin pek çok yerinde tarım ve hayvancılıkta, kimsenin yapmadığı işleri yapanlar onlar. İmkân olsa ve bugün hepsi gönderilmeye çalışılsa, Türkiye'nin pek çok yerinde insanlar ayağa kalkar. Tarım ve hayvancılık çöker.
Ankara'dan biliyorum. Birkaç gün önce Mersin-Silifke ve Şanlıurfa'daydım. Her yerde durum aynı!
Bu ucuz, basit ve istismarcı siyaset anlayışı, orman yangınlarında da karşımıza çıktı. Verdiğimiz o büyük mücadeleyi kirletmek için, bize Yunanistan'ı örnek gösterenler bile oldu.
Tarım Bakanı Pakdemirli açıkladı işte: Yunanistan, AB'nin sağladığı büyük desteğe rağmen halen yanıyor ve "yetişin" diye bizden uçak istiyor.
Utanan, "biz yanlış yapmışız" diyen yok ama!
Bu kirli ve sakat siyaset anlayışı, her seferinde yeni bir istismar malzemesi buluyor. Biri tutmazsa diğerini deniyor. Hep kaldığı yerden devam ediyor...
Ne çözüm çabası var, ne de ortaya konan bir proje. Önce kirletiyor, sonra kirlilikten nemalanmaya çalışıyorlar.
Siyaset müessesesi, ciddi anlamda seviye kaybetti maalesef!