Yıl 1997… 22-26 Aralık tarihleri arasında Ankara’da Harp Akademileri Komutanlığı’nın düzenlediği Milli Güvenlik Sempozyumu’na katılan isimlerden biri de bendim. Verilen katılma belgesi, halen odamın bir köşesinde duruyor.
Orada, bizlere terör dahil, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehlikelerle ilgili pek çok sunum yapıldı. Ancak, en çarpıcı olanı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir generalinin NATO ile ilgili olarak verdiği şu bilgilerdi:
“Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından NATO konsepti değişti. Artık, NATO radikal İslam’la mücadele görevini üstlendi.”
Sonraki yıllar gösterdi ki, “Radikal İslam” dedikleri aslında İslam’dı! O yıllarda bir yandan da TSK içinde FETÖ yapılanması devam ediyordu. Artık biliyoruz ki, bu yapılanmaya ABD ciddi destek verdi.
ABD ne demek? Tabi ki NATO demek!
Şimdi bu gerçeği bir kenara koyalım. Son dönemde yaşananlara bir bakalım.
***
Hatırlıyor musunuz, Fethullah Gülen kısa bir süre önce Mısır’daki darbeci Sisi yanlısı gazetelere bir açıklama yaptı. Türkiye’ye ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağır suçlamalar ve hakaretler yöneltti. Satır aralarında ise, önemli bir mesaj vardı. Adam, batıyı bize karşı kışkırtırken, yaptığı açıklamanın içine “Artık Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasına yönelik görüşler dillendiriliyor” mealinde sözler de yerleştirdi.
Aslında bu bir işaret fişeğiydi. Gülen denilen batı uşağı, elbette bu sözleri kendi adına söylemiyordu. O gün “Gelişmeleri bekleyelim, Bu sözler bir şeyler olacağının habercisi” diye düşünmüştüm.
İşte o “bir şeyler” olmaya başladı…
Pek çok kişinin dikkatinden kaçmış olabilir. ABD’nin Hava Kuvvetleri Müsteşar Yardımcısı Grant, bir savunma dergisi ile görüşlerini paylaştı. Adeta, “NATO demek ABD demek” dercesine şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye, Rusya’dan S-400’leri alırsa, biz de NATO teknolojilerine erişimini kısıtlarız.”
Oysa, Yunanistan’da da aynı teknoloji var. Atina da daha önce Rusya’dan S-300 füzeleri aldı. Yıllar boyunca bu duruma kimse sesini çıkarmadı. Ayrıca, daha önce NATO’dan gelen açıklamalarda ise “Türkiye’nin bu tercihine saygı duyulması gerektiği” yönünde görüşler paylaşıldı.
Ama bir anda ABD devreye girdi ve bu açıklama yapıldı!
***
Nihayet, Norveç’teki Trident Javelin isimli NATO tatbikatında büyük bir küstahlık sergilendi. Atatürk’le birlikte Erdoğan, “ortak düşman” olarak hedefe konuldu. Türkiye’ye açıktan bir saldırı gerçekleştirildi.
“Niye Atatürk ve Erdoğan” diye sorarsanız, cevabı çok açık. Uzun süredir bu köşede yazıyorum. Türkiye’nin artık Atatürk döneminde olduğu gibi milli bir dış politika izlediğini örnekleri ile ortaya koyuyorum. Bunun da batıyı olağanüstü rahatsız ettiğinin altını çizmeye çalışıyorum.
Görüyorsunuz işte, iyice dışa vurdu!
Daha döne kadar dümen sularında yol alan Türkiye yok artık. Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi milli adımlar atan, kendi savunma sanayiini inşa eden, “Sizin menfaatleriniz varsa, bizim de menfaatlerimiz var” diye meydan okuyan bir ülke ile karşı karşıyalar.
Ayrıca, onlar FETÖ gibi projelerle İslam’ı sulandırmaya çalışıp, “Ilımlı İslam” söylemleri ile bölgede yeni planlar yaparken, “İslam’ın ılımlısı ılımsızı olmaz” diyen bir Erdoğan dikiliyor önlerine.
O yüzden Gezi Olayları planlandı bu ülkede. Bunun için 17-25 Aralık’ta Yargı Darbesi yapmaya kalkıştılar. Nihayet, 15 Temmuz’da silahla, takla, uçakla çıktılar bu milletin karşısına.
Taarruz geçmedi…
Saldırı değişik şekillerde devam ediyor!
***
Dün, içerideki işbirlikçileri ve taşeronları vasıtası ile yapamadıklarını, bugün bizzat kendileri devreye girerek yapmaya çalışıyorlar. ABD’de Rıza Sarraf üzerinden oynamaya çalıştıkları oyunu da, NATO tatbikatında sergiledikleri rezaleti de bu çerçevede değerlendirmek lazım!
Her seferinde aynı oyunu oynuyorlar. Hem yapıyor, hem de yakalanınca “pardon” diyorlar. Ama artık oyunun farkındayız biz!