Bir değil, iki değil, üç değil… O kadar çok ki! Çok fazla gerilere gitmeyelim, 1980’den başlayalım…
Paul Henze, CIA Türkiye Masası’nın başına 1974’te geldi. 1980’de de görevini “başarı” ile yaptı. 12 Eylül Darbesi’nin hemen ardından, durumu Başkan Jimmy Carter’e bildirdi:
“Bizim çocuklar işi bitirdi.”
Henze’nin “bizim çocuklar” dediği, darbeci Kenan Evren ve arkadaşlarıydı!
Bugünkü Başkan Trump’ın da söylediği gibi, ABD’nin işi budur, darbeler ve suikastlar konusunda uzmandır.
Bakın, CIA Ortadoğu Masası eski Şefi Elizabet Murrey ne diyor:
-CIA liderlere suikastlar konusunda çok aktif.
Ardından da ekliyor:
-15 Temmuz Darbesi’nde de NATO parmağı olmasına şaşırmam.
Murrey’in NATO dediği, zaten ABD demek.
O’nun, olayın sıcaklığı içinde ve elinde hiçbir bilgi yokken “şaşırmam” dediğini, biz artık biliyoruz. Hazırlanan FETÖ iddianameleri, bu konuda bilgi ve belgeyle dolu. Lafı hiç evirip çevirmeye gerek yok. 15 Temmuz Darbesi’nde de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelen suikast girişiminde de ABD’nin parmağı var.
Olayın hemen ardından uçak krizine rağmen, Ruslar neden Türkiye’nin yanında yer aldı? Putin niçin 180 derecelik bir dönüş yaptı? Çünkü onlar da bunu biliyorlar. Rus Lider Jirinovski, zaten bu gerçeği net bir dille açıkladı.
HHH
Bugün artık çok iyi biliyoruz ki, Fetullah Gülen bir ABD yetiştirmesi, FETÖ de bir Amerikan projesidir. İşte bu yüzden kendilerine verilen çuvallar dolusu belge ve bilgiye rağmen Türkiye’ye iade etmiyorlar. Kendilerine yıllarca sadakatle hizmet eden adamlarını koruyorlar.
ABD’nin Merkezi Haber Alma Örgütü CIA’in 15 Temmuz öncesi Büyükada’ya üs kurup, mesaiye başladığını biliyoruz artık. Tam 17 kişiydiler. İçlerinde CIA adına çalışan ünlü profesör Henri Barkey de vardı.
Darbe gidişimi başarılı olsaydı, Türkiye’de çalışmalar yapacaklardı. Ancak, hevesleri kursağında kaldı, darbe girişimi başarılı olamadı. Bütün planları suya düştü. Apar topar çekip gittiler.
Biz artık çok şey biliyoruz. FETÖ iddianamelerinde belgeleriyle yer alıyor…
Bizim darbeciler, harekete geçtikten 18 dakika sonra durumu Washington’a bildirmişler. Efendilerine en üst düzeyde tekmil vermişler.
Ayrıca, CIA hep bunlara çalışmış. Pensilvanya’daki o FETÖ malikanesinin MİT tarafından takibe alındığını tespit edip, Gülen’in adamlarına “Sizin oraya girip çıkan Türklere dikkat edin” demiş. Onlar da bu uyarıyı Fetullah denilen adama yetiştirmişler.
Uyarıdaki “Türklere dikkat edin” ifadesi çok ilginç! Sanki düşman kuvvetlerden bahsediyorlar.
HHH
Nihayet, iddianamelerde çok önemli bir tespit daha yer aldı. Bunlar, darbenin kilit ismi Adil Öksüz’le de telefon irtibatı kurmuşlar. Öksüz, serbest kaldıktan hemen sonra İstanbul’daki ABD konsolosluğu tarafından telefonla aranmış.
Bunun adına amiyane tabiriyle iş üstünde yakalanmak denir!
Olayın ortaya çıkmasının ardından, Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin apar-topar yaptığı çelişkilerle dolu açıklama da paniği gösteriyor!
Ne deniyor o açıklamada?..
“ABD konsolosluğunun şüphe uyandırmaktan çok uzak telefon çağrısından” söz ediliyor!
Kusura bakmayın ama “İşkilli büzük dingilder” derler. Türk Dil Kurumu’na göre “Gizli bir ayıbı olanlar, herhangi bir sözden alınarak kendilerini ele verirler” anlamına gelir bu ifade.
Amerikalıların “şüphe uyandırmaktan uzak” ifadesi de aynen öyle! Henüz kimse “şüpheden” bahsetmemişken kendileri söylüyorlar!
Bir de utanmadan ve sıkılmadan, “Türk emniyet güçleri ile ABD arasındaki yakın işbirliğinden” söz ediyorlar.
Bu nasıl bir işbirliğidir ki, Fetullah Gülen çuvalla belgeye rağmen, Türkiye’ye iade edilmiyor ve buradan kaçan teröristlerin tamamı Amerika’da soluğu alıyor?
Bunlar değil miydi, 15 Temmuz’un ardından darbe girişimini kınamayıp, “durumu izliyoruz” diyenler ve günlerce tepki vermeyenler?
Fetullah Gülen denilen adam ilkokul mezunu bir vaiz. ABD’nin desteği olmadan böylesine büyük bir organizasyon kurup, Türkiye’de kanlı bir darbe girişiminde bulunması mümkün mü? Hep yazıyorum, bir defa daha söyleyeceğim: Biz hep itiyle uğraşıp duruyoruz, oysa asıl sahibine bakmamız gerekmez mi?