Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden bu yana, ilk defa böyle bir alçaklık ve şerefsizlik gördü Türkiye. Bu, yenir yutulur, "olmuş bir kere" denilip sineye çekilir bir hadise değil. Kelimenin tam anlamı ile iğrenç ve insanlık dışı bir olay.
12 Eylül 1980 Darbesi'nin ardından yaşadıklarım, dün gibi hafızamda. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası kapsamında yargılanan Türkeş dahil, 587 sanığın büyük bölümü hakkında idam cezası isteniyordu. İsnatlarla ilgili maddi delil olmasa da itiraflarla doluydu dosya. Bu sözde "itiraflar" ise, insanlık dışı işkenceler sonucu alınan ifadelere dayanıyordu.
Oradaydım ve unutamıyorum; gençlerden birinin sorgusu sürerken hıçkırıklara boğuldu. Konuşamıyor, vücudu titriyordu. Duruşma Hakimi Albay Vural Özenirler, "İstersen sorguya ara verelim" dedi. O titreyen gençten zor anlaşılır bir ses tonuyla "hayır" cevabı geldi. Birkaç dakika sonra mesele anlaşıldı. Yapılan işkenceler sırasında vücudunda neredeyse sağlam kemik kalmayan o gencin, dudaklarından şu sözler döküldü:
"İşkenceciler, 'Biz seni erkekliğinden ettik, ama zevkten mahrum etmeyeceğiz' dediler, cop soktular..."
Salonda "Allahsızlar", "Ahlaksızlar" nidaları yükseldi. Sanıklar, dinleyiciler, gazeteciler, askerler birbirine karıştı. Coplar havada uçuştu. Yer yerinden oynadı kısacası. O yaşadıklarımız da 12 Eylül'ün iğrenç yüzü olarak hafızalarımıza kazındı.
Darbenin izleri silindikten sonra "bitti" demiştik. Ama bitmemiş, halen yaşıyormuş o iğrenç zihniyet. CHP'li Edirne Belediye Başkanı'nın 15 Temmuz Darbecilerinin şerefine kadeh kaldıran, "Suç ve suçluyu övme" fiilinden ceza almasına yol açan görüntüleri çeken gazeteci Şükrü Benli'nin anlattıkları tüyler ürpertici.
Baskılardan bunalıp Türkiye'yi terk etmiş, Bulgaristan'a yerleşmiş. Ama orada da bulmuşlar kendisini, eterle bayıltıp bir bağ evine götürmüşler. Sonrası iğrenç:
"Belediye Başkanının görüntülerini nasıl çekersin, dediler. Darp edildim. Filistin askısına asıldım. Cinsel organıma elektrik verdiler. Bazı Cisimlerle cinsel saldırıda bulundular. Kadın elbiseleri giydirilerek, ruj sürülerek görüntülerim çekildi."
Basit iddialar değil bunlar. Yargı tarafından araştırılıp ciddi bulunmuş, iddianameye bile bağlanmış. Belediye Başkanı Recep Gürkan'ın da aralarında bulunduğu sanıklar, Edirne 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 50 yıla varan cezalarla yargılanıyorlar.
İnsanlık dışı bir eşkıyalık ve insan onurunu ayaklar altına alan iğrenç bir cinsel saldırı ile karşı karşıyayız. Başta gazeteciler cemiyetleri olmak üzere, bütün Türkiye'nin ayağa kalkması lazım. Oysa hiçbirinde çıt yok.
Ama ilginç bir tesadüf var ortada. Dün cop sokulan o gencin yargılandığı davanın savcısı Albay Nurettin Soyer, bugünün CHP İzmir Belediye Başkanı olan Tunç Soyer'in babasıydı. İkinci "cisimli cinsel saldırının" sanıklarından biri ise bizzat Edirne'nin CHP'li Belediye Başkanı.
O yüzden...
En çok "Ne oluyor, nedir bu?" diye CHP tabanının ve teşkilatlarının ayağa kalkması gerekir. Ama görüyoruz ki, Türkiye'deki pek çok sivil toplum örgütü ile birlikte, ölü toprağı serilmiş oraya?