Sakın bana tek bir söz bile etmeyin. Vallahi ben demiyorum, billahi benim böyle bir iddiam yok. “Milliyetçi” kimliğiyle toplumun önüne çıkan Mansur Yavaş, Kılıçdaroğlu ile kendisini aynı safa koyuyor. Kemal Bey de “Ülkücü kardeşlerine” şöyle sesleniyor: -Bilsinler ki onlara hiçbir sözüm yok. Ülkücü kardeşlerimin başımın üzerinde yeri var.
Ne yapacağız şimdi?..
Mansur Yavaş’ın peşine takılıp, Kemal Bey’den yana tavır koyarak, “Milliyetçi Kılıçdaroğlu” mu diyeceğiz? Yoksa “Bu kişinin tutarsızlıklarını ifşa etmekten yorulduk” diyen Erdoğan’a mı hak vereceğiz? “İşte gerçek Kılıçdaroğlu budur” diyerek geçmişi mi inkâr edeceğiz? Ya da “Erdoğan haklı” diyerek, “yandaş” damgasını yemeyi göze mi alacağız?
Bizim işimiz de zor vesselam!
***
Son derece garip, içinden çıkılması zor, omurgasızlığın zirveye çıktığı bir tablo içindeyiz…
SSK Genel Müdürlüğü döneminde “ülkücüleri” doğu ve güneydoğuya süren, terörün kucağına atan, onlara hayatı zindan eden Kılıçdaroğlu, bugün ülkücülerle aynı düşünceler içinde olduğunu söylüyor. Partisinin Grup Toplantısında, ülkücülerle “vatan, millet ve bayrak sevgisinde buluştuğunu” iddia ediyor.
Hem de Almanya’dan döner dönmez, ayağının tozuyla! Orada, PKK destekçileri ve FETÖ yandaşlarıyla aynı fotoğraf karesi içine giriyor. Fikir alışverişinde bulunuyor. Almanlarla gizli toplantılar düzenliyor. Burada farklı bir maske takıp, ülkücülere “kardeşlerim” diye sesleniyor.
Biliyorsunuz, daha önce “hendek kalkışması” sırasında da ülke düşmanı PKK’lılara “arkadaşlar” diye hitap etmişti. FETÖ ile mücadelenin başladığı ilk günlerde ise o televizyon benim, bu televizyon senin koşturarak onlara destek vermişti.
Haydi bakalım, çıkın şimdi işin içinden çıkabilirseniz! Kılıçdaroğlu hangisi? FETÖ ve PKK destekçisi mi? Yoksa ülkücü mü? Sosyal demokratlığını ve Atatürkçülüğünü pek göremediğimiz için onlardan bahsetmiyorum.
Sahi, Kılıçdaroğlu kim? Bunlardan hangisi?
***
Bu “savrulma” denilen şey, adeta bulaşıcı bir hastalık gibi! Kılıçdaroğlu ile temas eden herkesi sarmış durumda!
CHP’nin Ankara Adayı olacağı iddia edilen Mansur Yavaş da aynı dertten mustarip! Kendisini tanımasam, daha düne kadar CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu zihniyeti hakkında söylediklerini bizzat duymamış olsam, bugün dediklerine “eyvallah” diyeceğim.
Bakın neler anlatıyor…
CHP’deki muhalif kesimin, hem kendisini, hem de Kılıçdaroğlu’nu yıpratmaya çalıştığından bahsediyor. Kemal Bey’le aynı safta yer alıp, “muhalif” dediği CHP’lilere ateş ediyor:
-Partiyi yıpratıyorlar.
Belli ki, dün yerden yere vurduğu CHP’nin “yıpranmaması” için mücadele etmeye kendisini memur sayıyor. Aynen şu ifadeleri kullanıyor:
-Kılıçdaroğlu seçimi kaybetsin de gitsin diye bakanlar var. Bazılarının Sayın Kılıçdaroğlu’na karşı mücadeleyi benim üzerimden yapacağını düşünüyorum…
Vay be!...
Bu ifadeyi özellikle kullanıyorum. Çünkü, Mansur Yavaş’ı 1970’li yıllardan beri tanıyorum ve geçmişte ne dediğini, neyi savunduğunu iddia ettiğini çok iyi biliyorum. O yüzden hayretler içinde “vay be” diyorum!
Nereden nereye…
“Savrulma”, “hırs” ve “ikbal peşinde koşmak” dedikleri budur işte! İnsanı alır, geçmişte Türkiye’den silmek için mücadele ettiği zihniyet sahipleri ile yan yana getirir. Yetmez, Kılıçdaroğlu ile aynı hedef doğrultusunda birlikte koşturur…
Mansur Yavaş’ın başka tarafta kendisine yer bulamadığı için CHP saflarına geçmesini belki anlayabilirim ama bu kadarı da fazla!
Şu hale bakın:
Kimin eli kimin cebinde belli değil. “Omurgalı davranırsam bir daha belimi hiç doğrultamam” diyenler sarmış dört bir yanı. Kurt kuzuyla dost olmuş baksanıza!