Yine Ekrem İmamoğlu, yine bir "mağduriyet" hikâyesi... Adeta özellikle arıyor. Bulduğu her mağduriyette daha çok mutlu oluyor.
Dikkat edin...
"İmamoğlu" denince, icraattı, misyondu, vizyondu akla gelmiyor. Ekrem Bey için mağduriyet yeterli.
Hadi hep beraber bir bakalım: Geriye doğru dönüp düşündüğünüzde, Ekrem İmamoğlu ile ilgili olarak hafızalarda canlanan ne var? Mağduriyet, mağduriyet, mağduriyet... Böyle giderse, mağduriyetle bitirecek bir seçim dönemini.
Son mağduriyet de Fatih Türbesi çevresinde ellerini arkasına bağlayarak gezdiği için hakkında yapılan inceleme. HDP'lileri ziyareti ile ilgili bir tane daha var, ama o pek fazla prim yapıp, taraftar çekmediği için gündeme getirilmiyor. Türbe ziyareti çok daha heyecan verici!
Belki ortada bir saygısızlık var, ama suç yok.
Sonucu belli bir densizlikle karşı karşıyayız. Konu incelenecek, nihayetinde bir suç olmadığı ortaya çıkacak. Dosya kapanacak.
Kapanan dosya işe yaramayacağı, bir mağduriyet hikâyesi yazılamayacağı için İmamoğlu ve ekibi şimdiden bağırıyor...
Şu anda karşı karşıya kaldığımız durum bu!
Genellikle haksız yapılan şikâyetlerde böyle bir tablo ortaya çıkıyor. Yıllar önce, işadamı Mehmet Emin Karamehmet'in bankasını kurtarmak için Ankara'da yaptığı görüşmeleri izlemesi amacıyla muhabir görevlendirmiştim. Karamehmet, takip edilmekten rahatsız oldu. Bir çalışanı da "terörist" damgasını vurup, hakkımda suç duyurusunda bulundu. Savcılık da dosyayı kapatmak için beni ifadeye davet etti.
28 Şubat sürecinde bir savcı ise resen harekete geçti. Atatürk hayatta iken harp okullarında Kur'an üzerine yemin edildiğini yazdığım için, hakkımda soruşturma başlatıldı. Tarih ve tarihi gerçeklere savaş açan savcı, sonunda teslim oldu. Hakkımda takipsizlik kararı vermek zorunda kaldı.
Bunlar sadece benim başıma gelenlerden birkaçı. Belediye başkanları söz konusu olunca, yüzlerce, belki de binlerce örnek ortaya çıkabilir. Her partiye mensup olan başkanlarla ilgili bu tür garabetler bulunabilir.
Maalesef, biri çıkıp "Bu benim anayasal hak arama özgürlüğüm" diyor; bir şikâyet dilekçesi döşeniyor. Temizle temizleyebilirsen...
Eskiden sistemsel bir sıkıntı olarak görülür, konu bile edilmezdi bunlar. Sadece biraz uğraştırır, kapanır giderdi. Bugün ise özellikle duyuruluyor. Gazetelerde tam sayfa haberler yapılıyor. Bu sistemsel sıkıntı, üzerinden siyasi rant devşirilmeye çalışılıyor. Allanıyor, pullanıyor; bir mağduriyet hikâyesine dönüştürülüyor.
Bazı ajanslar bu işi meslek edinmiş durumda. Böyle girerse, yakında profesyonel şikâyetçi büroları ve mağduriyet yaratıcıları çıkabilir, şaşırmamak gerekli!
Maalesef her şey o kadar ucuzlatıldı ve ucuzladı ki!..
Gerek yok bir başarı hikâyesi yazmaya. Devir, illüzyon ve algı oluşturma devri. Bir mağduriyet hikâyesi ortaya çıkarmak yeterli oluyor. Hatta allayıp pullayıp milletin önüne koyarsanız, daha fazla etki yapıyor.
Alacaksınız arkanıza bir ajansı. Bol bol "mağduriyet hikâyeleri" yazacaksınız. Cumhurbaşkanlığı Makamına bile göz dikebilirsiniz. Devir mağduriyet oluşturma devri çünkü!