Sizin çevrenizde de vardır bu tiplerden. Onlara göre herkes cahil, herkes görgüsüz, herkes kötü ve işe yaramazdır. Dev aynasında görürler kendilerini. Dünyayı da kendi çevrelerinde dönüyor sanırlar.
Bakın Livaneli'nin söylediklerine ve yaptıklarına:
İsmet İnönü'yü ikinci kere gömdü. Yetmedi, Erdal İnönü'ye döndü. Hızını alamadı, Bülent Ecevit'e yöneldi. Son olarak da milletvekilliği yaptığı dönemde saygıda kusur etmediği hasta adam Deniz Baykal'a yüklendi...
Neymiş, hiçbiri solcu değilmiş. Tek solcu kendisi! Ama bu öyle bir solculuk ki, evlere şenlik! Aristokrat bir temel, halktan uzak ve geniş halk kitlelerine tepeden bakan bir kafa, lay lay lom, leylim leylim bir hayat.
Dinledikçe ve izledikçe çok eğleniyor insan...
Çadır tiyatrosu gibi!
1980 darbesinin ardından İsveç'e kaçmıştı Zülfü Livaneli. Terk etmişti ülkeyi. Bülent Ecevit ve Deniz Baykal ise bu ülkede cezaevlerine atıldılar, bedel ödediler. Öyle ya da böyle, beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bir mücadele ortaya koydular.
Ama en solcu Zülfü Livaneli oldu. Baksanıza, "Hiçbiri solcu değildir" diyor. Emeksiz yemek dedikleri işte bu olsa gerek!
Bu nasıl bir solculuk, anlatayım isterseniz...
Livaneli tipi ve tamamen kendine özgü: İçinde ne demokrasi, ne de özgürlük var. Siyasi yasaklardan yana. Erdoğan'ın yasaklı olarak kalmasını savunan ve bebek katili Öcalan'a destek veren HDP'ye güzellemeler yapan bir kafa! Millete talkını verirken, kendisi salkımı yutan bir anlayış!
Birileri de bu kafaya "aydın" diyorlar. Yetmiyor, "Yahu bırakın bunları, adam güzel şarkı söylüyor, besteleri de harika" diyerek, olayı saptırıp Livaneli'yi girdiği sıkıntının içinden çekip çıkarmaya çalışıyorlar.
Tam bir kumpanya... Eğlenceli bir tiyatro...
İçinde müzik, ihanet, illüzyon, siyaset ne ararsan var. Televizyonlar o yüzden günlerdir evirip çevirip milletin önüne koyuyorlar. Döndürüp döndürüp yeniden yayına veriyorlar. Eğlenceli bir durum çünkü!
Kaçakçılar eskiden değersiz ne bulurlarsa onu sürerlerdi mayın tarlasına. Patlamadan geçerse, aynı yolu izlerlerdi. Patlarsa da mayının yerine bulmuş olurlar, "önemli değil, insanca bir zayiat yok" derlerdi.
Livaneli olayında da aynen öyle oldu. Yaptığı açıklama ile en fazla Kılıçdaroğlu'nu rahatlattı. HDP'yi allayıp pullamaya çalışırken sıkıntı çeken Kemal Bey'e küçümsenmeyecek bir destek verdi. Laf kalabalığı yapıp, önünde Diyarbakır Annelerinin çocuklarını aradığı HDP'yi adeta demokrasi kahramanı ilan etti.
Ama olmadı, mayına basmış gibi patladı. Dört bir yandan ağır eleştiriler yağdı. Üstelik mecburen o eleştiri kervanına Kemal Bey de katılmak zorunda kaldı. Livaneli'yi önemli bir zayiat olarak görmemiş olacak ki, hemen harcadı.
Üstelik, kumpanya bitmedi, devam ediyor...
Vatandaş sever böyle eğlenceleri. Bitmesini hiç istemez, devamını bile bekler.
İyi oluyor iyi...
Ortaya konulan bu çadır tiyatrosunun büyük faydası var. Her şey o kadar net ve güzel görünüyor ve anlaşılıyor ki, tam seyirlik.
İçinden gerekli dersleri çıkarmak da seyircinin ferasetine kalıyor tabii! Zevkle ve ilgiyle takip ediyoruz...