Otuz küsur yıllık gazeteciyim. Kenan Evren’in Devlet, Genelkurmay ve Milli Güvenlik Kurulu dahil, bu ülkedeki pek çok kurumun başkanı olduğu dönemden bu yana koşuşturuyorum. Çok hükümetler gördüm, iktidarı ve muhalefetiyle bütün liderlerle diyaloglar kurdum. Hasılı neler yaşadım, neler ve iyi bilirim bu ülkenin yakın geçmişini.
Ancak…
Bugün karşı karşıya kaldıklarımız kadar gariplik görmedim, hiç şimdiki kadar saçma sapan tartışmalara şahitlik etmedim.
Örnek mi istiyorsunuz?..
Son yayınlanan Kanun Hükmündeki Kararname üzerinden sürdürülen tartışmalara bakın! Hepimizin aklı ile alay eder cinsten. Koca koca adamlar öyle laflar ediyor ki, insanın “pes, vallahi pes” diye havlu atası ve bir köşeye çekilip oturası geliyor! Bunu yapamayacağımıza göre, önümüzde tek yol kalıyor: “Koşun eğlence var” diye milleti toplamak ve yaşananları hep birlikte izleyip, keyfini çıkartmak. Çünkü, artık Türkiye’de “siyaset” adına tam bir orta oyunu sergileniyor.
CHP’nin Grup Başkanvekili Levent Gök, çok kızmış. Tepki içinde esip gürlüyor. Söylemediğini bırakmıyor. MİT’in Cumhurbaşkanlığı makamına bağlanmasına veryansın ediyor…
Neymiş, Erdoğan kendi Başbakanından bile korkuyormuş. Bu yüzden istihbarat teşkilatını almış, kendisine bağlamış. Böylece “hafiye devletin” önü açılmış. Devletin istihbarat teşkilatı MİT, MİT olmaktan çıkmış. Başbakanlık da “Boş Bakanlığa” dönmüş. Vesaire, vesaire…
Seviye iyice düşüp yerlerde süründüğü için, birileri de çıkıp bu sözleri alkışlıyor.
Oysa, olan biten belli: Türkiye’de bir referandum yapıldı. Halk tercihini ortaya koydu, anayasa değişti. Yeni bir sistem geldi. Artık Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetilecek. Bu yüzden “uyum kanunları” çıkarılıyor ve mevcut yasalar yeni anayasaya uygun hale getiriliyor. Bir başka ifade ile halk sandıkta ne demişse, onun gereği yapılıyor.
Yeni sisteme göre, Başbakanlık olmayacak artık. Başbakanlığın yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanlığı’na geçecek. MİT’in Cumhurbaşkanı’na bağlanması, keyfi bir tasarruf değil, Anayasa’nın getirdiği bir zorunluluk. Üstelik, Cumhuriyet Halk Partisi’nin adının içinde bulunan ve her fırsatta varlık sebebi olduğu söylenen “halk” istedi bunu.
MİT, Cumhurbaşkanı’na bağlanmayacak da ne yapılacaktı? Başına buyruk olarak hareket eden, kafasına göre davranan, kimseye hesap vermeyen bir kurum olarak ortada mı bırakılacaktı? Yoksa, bir başka ülkenin emrine mi verilecekti?
İşte, “saçma sapan tartışmalar” derken, anlatmak istediğim bu.
2 kere 2, her yerde 4 eder. Ama bizde siyaset o hale geldi ki, son günlerde 17 ettiğini de, sonucun 35 çıkacağını da söyleyenler var! MİT’in Cumhurbaşkanlığına bağlanması üzerine koparılan fırtına da bunun en son örneği!
Boşuna “koşun eğlence var” demiyorum. Bence hiç kızmayın, sinirinizi bozmayın, düzeltemezsiniz bunları. O yüzden rahat bir koltuğa oturun ve tartışmaları izleyip keyfini çıkarın.
***
Bir de iç çamaşırı muhabbeti var…
Biz artık bu ülkede iç çamaşırının yüceltildiği, kutsandığı, “samimiyetin sembolü” haline getirilmeye çalışıldığı bir dönem yaşıyoruz.
İşte sözün bittiği yerdir burası!
Şimdi soruyorum hepinize: Karşınıza geçen insanlar, sergilenen bir sakilliği yüceltip kutsuyorsa, ne yapabilirsiniz? Onlara karşı ne diyebilirsiniz?
Hele hele, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sergilediği bu sakilliği savunmak için Atatürk bile istismar edilebiliyorsa… Atatürk’ün geçmişte plajda çektirdiği mayolu fotoğrafları, “işte, o da aynısını yapmıştı” diye önünüze konuluyorsa… Sırf Kılıçdaroğlu’nu aklayabilmek için yıllar boyunca “önder” dedikleri Atatürk bile bu denli kullanılabiliyorsa… Mayolu fotoğrafı yayınlanıp, Mustafa Kemal Paşa, iç çamaşırı ile denize giren bir figür gibi önünüze konulabiliyorsa…
Ne diyebilirsiniz?
Siyasetin geldiği yere bakın:
Ülke ateş çemberinden geçerken, Türkiye dört bir yandan kuşatılmaya çalışılırken, CHP’liler soyunuyorlar! Kayseri’den Çanakkale’ye giden CHP Melikgazi Örgütü yöneticileri, üzerlerini çıkarıp, kameraların karşısında atletli şovlar yapıyorlar. Bizim çocuklar bu görüntüleri görünce kahkahalarla güldüler, ama bence son derece çirkin bir görüntü kirliliği idi ortaya çıkan.
Tam bir imam ve cemaat örneği!
Kemal Bey sayesinde sınırlar aşıldı artık. Durdurabilene aşk olsun. Durum bu olunca, bizim çocuklara hak vermiyor da değilim! “Onca problem arasında bu ülke insanının eğlenceye de ihtiyacı var” deyip kendimizi teselli etmekten başka çare kalmıyor bizler için!