Takvimler 6 Mart 1922’yi gösteriyor. TBMM’de “gizli görüşme” yapılıyor. İngilizlerin, Anadolu üzerindeki planları ve oyunları masaya yatırılıyor…
Kürsüde Gazi Mustafa Kemal var. “Ezeli Düşman” olarak adlandırdığı İngilizlerin, Güneydoğu’yu kışkırtmak için faaliyetler yaptığından ve topraklarımız üzerinde bir “Kürdistan” kurmaya çalıştığından bahsediyor. Ve tabii, İngiliz oyunlarına boyun eğen, bilerek ya da bilmeyerek destek verenleri yerden yere vuruyor…
Mustafa Kemal, son derece önemli bir noktanın altını çiziyor. “Avrupa’nın en mühim devletleri, Türkiye’nin zararı ve gerilemesiyle teşekkül etmişlerdir” diyor.
Ardından, bugünlere ışık tutacak bir cümle geliyor:
-Eğer kuvvetli bir Türkiye mevcut olsaydı, İngiltere’nin bugünkü siyaseti mevcut olmayacaktı.
İşte bugün yaşadıklarımız budur!
Anladın mı Kemal Bey? Anladınız mı her fırsatta “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağıran, rakı Atatürkçüleri?
***
Tarih için “tekerrürden ibarettir” denir…
Belli ki, o günlerde de “Aman Batı’yı kızdırmayalım, onların dümen suyundan ayrılmayalım” diyenler var!
Mustafa Kemal, onlara şu tarihi sözlerle sesleniyor:
“Artık hayat bulmak için, ıslahı hal etmek (iyiye gitmek) için, insan olmak için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın amaline (emellerine) göre tedbir etmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler küşayiş buldu (belirdi). Halbuki hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nesayihi (nasihati) ile ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadise kaydetmemiştir.”
(TBMM Gizli Celse Zabıtları Cilt:17, Sayfa:6)
İste sahte Atatürkçüler, Mustafa Kemal böyle diyor!
Gidin Avrupa’ya kendi ülkenizi şikâyet edin, demiyor.
Bugün Avrupa’yı “ağlama duvarı” haline getirenleri de yerden yere vuruyor. Bu zihniyet sahiplerine söylemediğini bırakmıyor. O sözleri de milletvekilleri tarafından alkışlar ve “bravo” sözleriyle sık sık kesiliyor.
Atatürk, “Bu galat zihniyetle malul olan birtakım rical yüzünden tedenni ettiğimizi” söylüyor. Bugünkü Türkçeye çevirirsek, “Gerilememizin sebebini bu tür yanlış zihniyet sahibi yüksek makamdaki kişilere” bağlıyor. En önemlisi ise, bu zihniyet karşısında suskun kalanları “ahlaki zafiyet” içinde olmakla suçluyor.
Anladınız mı bugün Batı’nın peşine takılan ve her fırsatta ülkenizi oraya şikâyet eden sahte Atatürkçüler! Atatürk size sesleniyor! Hem bugün sergilendiğiniz davranışları yerden yere vuruyor. Hem de ahlak sahibi insanların size karşı seslerini yükseltmelerini istiyor!
Siz dilediğiniz kadar “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırabilirsiniz. Ancak, o Mustafa Kemal, sizleri batı emperyalizminin peşine takılmış bir güruh olarak görüyor!
***
Bir de rakı masalarında nutuklar atıp, Atatürk’ü istismar ederek, bu ülkedeki dindar insanlara saldıranlar var…
Cehalet paçalarından akıyor.
Mustafa Kemal’in hayatta olduğu dönemde, Harp Okulu’nda Kur’an-ı Kerim üzerine yemin edildiğini bilmiyorlar. O yemin metninin “Kur’an-ı Azümûşan üzerine yemin ederim; Vallah ve billah” diye bittiğinden de habersizler.
Onlara Mustafa Kemal’in, Afyon Şuhut’ta büyük taarruz emrini verdikten sonra “Bundan sonrası Allah’a ve Anamın dualarına kaldı” dediğini anlatan olmamış, belli.
Yine Mustafa Kemal’in, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi’ye Kuran tefsiri yaptırırken, kendi el yazısıyla “İslam düşmanlarının saldırılarına cevap verecek nitelikte olması” notunu düştüğünden de bihaberler.
Onlar sadece Atatürk’ü istismar ederek, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırmayı ve İzmir Marşı’nı söylemeyi biliyorlar.
Ya Atatürk’ü hiç tanımıyorlar ya da tanıdıkları halde istismar ediyorlar! Doğrulardan kaçmak işlerine geliyor!
Atatürk milliydi ve yerliydi. Bütün hayatı, emperyalistlerle mücadele etmekle geçti. Din ve dindar düşmanı da değildi.
Yaşasaydı eğer…
Hiç şüphe yok ki, milletiyle beraber olurdu. Ülkesini sağa sola jurnal edenlerle en büyük mücadeleyi de O yapardı. Bunu ben demiyorum, kendisi söylüyor.
Bırakın artık bu Atatürk istismarını…
Bırakın artık milleti kandırmayı…