Biz, Meclis’in 1982 Yılından bu yana tartıştığımız, yerden yere vurduğumuz Anayasa’nın değişip değişmemesine karar vermek için toplandığını sanıyorduk. Değişiklik, önce Meclis’ten geçecek, sonra da halkın önüne sandık konulacak diye düşünüyorduk. Milli irade ne derse herkesin sonucuna katlanacağı gibi bir saplantı içindeydik.
Ama yanılmışız!..
Başka şeyler oluyor Meclis’te. Hem de bu güne kadar hiç görmediğimiz, alışık olmadığımız olaylar yaşanıyor.
Mesela, vekillerimiz eskiden birbirlerine dosya atarlardı. O dönemlerde “çantacılar” vardı. Hakkını yemeyelim, bazıları bond çantaları öyle bir fırlatırdı ki, sektirmez ve hedefi 12’den vururlardı. Sonra, bardak atan, karşısındakinin kafasından aşağı su boca eden vekillerle karşılaştık. Ardından “pankartçılar” çıktı ortaya, Genel Kurul’da ve partilerinin grup toplantılarında pankartlar açtılar. Sövenler, bağıranlar ise, her zaman vardı.
Bunlar yaşanırdı, yaşanmasına da… Sonuçta ortalık sakinleşir, oylar kullanılır, çıkan sonuca da herkes rıza gösterirdi.
Bu defa çok farklı…
CHP’liler, kürsü kırıyorlar artık!
Oysa biz “kürsü eylemi yapılacak” denince, kürsünün önünde durup bekleyecekler sanmıştık. Ama onlar işi bayağı abartıp, kürsüye saldırdılar. Hem de öyle bir saldırdılar ki, kırdılar ve yerinden çıkarıp söktüler.
Anlayamadım “kürsü düşmanlığının” sebebini! Halbuki kendileri de oraya çıkıp konuşuyor, kamuoyuna seslerini duyuruyorlardı. O kürsüyle bir problemleri olmaması gerekirdi. Yine de saldırıp, kırdılar.
O an içinde bulundukları hırsa bakınca, kürsüyü alıp, götürecekler sandım. Belli ki fırsat bulamadılar. O imkanı bulsalardı yapacaklardı sanırım.
O arada bir burun kırma vakası yaşandı. “Geçmişte de oluyordu bunlar” deyip pek üzerinde durmadık. Ama bu kadarla kalmadı. Belki de dünya Parlamentolar Tarihi’nde bir ilk yaşandı. AK Partili bir vekilin ayağı ısırıldı. Sanırım yabancı ajanslar görevlerini yapmış, “flaş, flaş” diyerek, olayı dünyaya duyurmuşlardır.
Genel Kurul’daki arkaya geçip enseden sıkma ya da önden yaklaşıp bademcik kontrolü yapma faaliyetlerini hiç saymıyorum. Çünkü, biz eskiden de alışığız bu tür el hareketlerine. Üzerinde bile durmaya değmez.
***
Demem o ki…
CHP’liler bayağı ilkler sergilediler Meclis’te. O Genel Kurul Salonu’nda yapmamaları gereken her şeyi yaptılar. Olmaması gereken her şeye şahit olduk.
Ancak, olması gerekeni bulamadık orada. CHP’li vekiller, oylarını kullanmadılar. Asli görevlerini yapmadılar. Anayasa değişikliğinin 5. Maddesi için sadece 7 ret oyu verildi. Yani kabine gidip oy kullanmaya tenezzül bile etmediler.
Buna rağmen, CHP’li vekillerin gözleri içine oy atılan o kupalardaydı. Bunu gören ve olabilecekleri tahmin eden AK Partili Meclis Başkanvekili hemen harekete geçti. O kupaların başına “nöbetçiler” dikti. Eğer kupalar korunmaya alınmasaydı, muhtemelen Kürsü’nün başına gelenler, onların da başına gelecekti. Çünkü, adeta bir “cinnet hali” vardı salonda. Baktım, akıllı-uslu diye bildiğim, “saygın kişi” olarak gösterebileceğim CHP’liler bile, karşısındakinin gırtlağına yapışmışlardı.
Yine ucuz atlattık o badireyi biliyor musunuz?..
“Geçti” diye erken hüküm vermek istemiyorum elbette. Henüz “anayasa maratonunun” başındayız. Bilemiyoruz tabii muhalefet vekillerinin bundan sonra ne tür ilkler sergileyeceklerini!
***
Dedim ya oy kullanmadı CHP’li vekiller. Buna karşılık, AK Partililerin kullandıkları oylarla da aşırı ilgilendiler.
14-15 yaşındaki ergen çocuklar misali, ellerine cep telefonlarını alıp, kabinlerin önüne dizildiler. Görüntü çekmek için birbirleriyle yarıştılar. “Ne yapıyorsunuz orada?” denilince de arbede çıkardılar.
Gerekçeleri de belli: “Oylarını gizli kullanmıyorlar, anayasayı ihlal ediyor” diyorlar. Umut fakirin ekmeği tabii. Oy kullanan vekillere bu şekilde baskı yaptıklarında sonucun değişeceğini düşünüyorlar!
Oysa olmuyor işte, değişmiyor ve değişmeyeceği de görüldü.
Zaten halktan da umutları yok. Değişiklik Meclis’ten geçtikten sonra halkın oyuna sunulduğunda kabul edileceğini çok iyi biliyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, günler öncesinden itiraf etmişti bunu. “Halklar uzun vadeli düşünmezler” diyerek, sonucu en baştan açıklamıştı.
Kısacası, Meclis’te yaşanan bu kepazelik ötesi görüntüler, halk tarafından seçilenlerin, halka güvenmemelerinin doğal bir sonucu! Maalesef durum bu!