Türkçede çok güzel deyimler var. "Özrü kabahatinden büyük" ya da "Kendine Müslüman" denir. Bazı durumlarda da "Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler" ifadesi kullanılır.
Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen'in yaptığı açıklamalar da aynen böyle!
Hatırlarsınız, yangınlar sürerken, yapılan mücadeleyi yerden yere vurmuştu. Televizyonlardan alabildiğine eleştirmişti. "Neyle mücadele edeceğimizi bilemiyoruz" demişti:
Nereye müdahale edeceğimizi şaşırdık.
Sonradan anlaşıldı ki, durum pek öyle değilmiş. Nereye müdahale edeceğini iyi biliyormuş. CHP'li Başkan, bölgedeki her yer yanarken, kışlık evini yangından kurtarmış. Ben söylemiyorum, kendisi söylüyor. Şöyle anlatıyor olayı:
Yangının villasına sıçradığını duyunca "bahçe" dediği o bölgeye koşmuş. Önce sıkıntıyı görünce uzaklaşmış. Sonra "çok sevdiği 3 köpeğin orada bulunduğunu" hatırlayınca, geri dönmüş. Kurtarmış kendisinin "bahçe" halkın "malikane" dediği malını. Anlatımlarına bakılırsa gün boyu orada kalmış. Akşam da gelen arazözle soğutma çalışmaları yapmış.
Bu kadarla da kalmamış. Halen oturduğu sitenin etrafına da belediyenin iş makinelerini göndermiş. Kendi ifadesi ile "rutin bir belediye hizmeti" yapmış. Sitenin çevresini kuru otlardan temizlemiş. Yangına karşı gerekli tedbiri almış.
O yüzden "Nereye müdahale edeceğimizi şaşırdık" sözleri ile kendisine haksızlık etmiş. Nereye nasıl müdahale edeceğini iyi planlamış. Yazlık ve kışlık evini kurtarmak için gereken müdahaleyi yapmış!
Havadan çekilen fotoğraflar ortada. Başkan büyük bir başarının altına imza atmış, kendi villasını kurtarmış. Çevresindeki bölge de tamamen yanmış. Ne yapsın, o kadarını başarmış!
Şimdi, yaptığı açıklama ile de savunuyor bu yaptıklarını. Savunacak tabii, evlerinin yangından kurtarılması başarı değil mi? Bu yaptığı küçük bir iş mi?
İşte bu büyük mücadeleyi ucuzlaştırmaya, olmamış gibi göstermeye çalışanlar var. Kim mi? Şükrü Sözen'in kendi partilileri, CHP'liler.
Olay ortaya çıkıp sosyal medyada yayılmaya başladığında, "yok öyle şey" diye bağırıp çağırdılar. Şükrü Bey'in sitesi ve villasını yangından korumak için verdiği mücadeleyi gizlemeye çalıştılar. Durumu ortaya koyanlara küfürlerle saldırdılar. Sonra villanın fotoğrafları yayınlandı, "Burası onun yeri değil, yalan söylemeyin, iftira atmayın" diye saldırılar başladı. Son derece çirkin ve kaba küfürler havada uçuştu...
Bir Türkiye klasiği yaşandı!
Ortalık alabildiğine kirletildi, gerçeklerin üzeri örtüldü; olmamış, yaşanmamış şehir efsaneleri uyduruldu.
Şükrü Sözen'in bizzat açıklama yapıp, kabul ettiği bir gerçeği bile yokmuş gibi göstermeye çalışanlar çıktı.
İşte, Türkiye'deki sosyal medya gerçeği bu!
O mecralar milleti bilgilendirmek için değil, yönlendirmek için kullanılıyor. Gerçekler alabildiğine ters-yüz ediliyor. Doğruları ortaya koyanlar itibarsızlaştırılıp, linç edilmeye çalışılıyor.
Şükrü Sözen olayı önemli bir örnektir.
Hep söylüyor, sürekli aynı şeyi tekrarlayıp duruyorum. Bu sosyal medyaya artık bir çeki-düzen verilmesi gerekiyor. Çünkü dijital ortamda gerçeklerle savaşılıyor...