Tiyatro bitti. İllüzyonistler görevlerini yaptı. Gözbağcılar performanslarını tamamladı ve sahneyi terk etti. Artık çarpıcı ve iç acıtıcı gerçeklerle karşı karşıyayız...
Şimdi, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ni izlemenin, savcılığın delillendirip ortaya koyduğu gerçeklere bakmanın zamanı! Bakacağız, göreceğiz, algılar değil, olgularla hareket edeceğiz artık.
Evet, Selo saz çalıyordu. Türkü söyleyen ağzı, güzel de laf yapıyor, rolünü başarı ile oynuyordu. Ancak, halkın önüne bunlar konulurken, perde arkasında gencecik çocukların, masum insanların hayatlarını kaybettiği bir dram yaşanıyordu. O dramın üzeri algılarla kapanmaya çalışılıyordu.
Savcılık kaldırdı o perdeyi, gerçekler ortalığa döküldü. Kiminin Kobani Olayları dediği, kiminin de 6-8 Ekim Olayları olarak ifade ettiği hadiselerin sorumluları şimdi yargı önünde. Onlardan biri de kısa süre önce "Ne kadar güzel saz çalıyor" diye toplumun önüne konulan Selahattin Demirtaş. Üstelik yalnız da değil, yanında 107 kişi daha var. Çoğu, kamuoyunun yakından bildiği işimler: Eski HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Ayhan Bilgen ile Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Aka, Gülten Kışanak, Sabahat Tuncel, Emine Ayna ve diğerleri... Güzelleme dönemi bitti, hesap verme dönemi başladı şimdi.
Kolay dönemdi o güzelleme günleri. Birileri Demirtaş'ın yelkenlerini üflüyordu. O da uçup gidiyordu. Algılar üzerine sanal bir dünya inşa ediliyordu...
Şimdi gerçekler var karşısında. Tam 2 bin 676 mağdur, hesap vermesini istiyor. Hepsi de insan bunların. Etten, kemikten oluşmuş insan! Algı operasyonları ile üretilmiş sanal şahsiyetler değil.
Bir de Yasin Börü gibi gencecik yavruların da aralarında bulunduğu, toprağa verdiğimiz 37 can var.
O yüzden bitti o güzelleme günleri. Çarpıtma, saptırma ve hedef şaşırtma faaliyetleri başladı. Haklarında 38 kere ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680 yıl hapis cezası istenen bir davanın ana sanıklarından olan Selahattin Demirtaş için nasıl bir güzelleme yapılabilir ki?
Şartlar değişince, Selahattin Demirtaş da davanın ilk günü kameraya tuttuğu "128 milyar dolar nerede?" yazılı kağıtla boy gösterdi.
Şaka gibi...
PKK terör örgütü üyesi olmakla suçlanan, aynı zamanda terör tutuklu ve hükümlüsü olan Demirtaş, hafiyeliğe soyundu; kayıp olduğu iddia edilen Türkiye'nin milyarlarının peşine düştü. Ortada olmayan bir para ve üretilen bir iddia olunca peşine düşer tabii. Ama hiçbir işe yaramaz, sadece toplum içinde alay konusu olduğu ile kalır!
Bitti, yaldızlar dökülüyor artık!
Şehit ve gazi yakınları, cezaevi önünde ve duruşma salonunun dışında sloganlar atıyorlar:
-Terörist Selo, terörist Selo...
Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Lokman Aylar da "Devletimize başkaldıran herkes bedelini ödeyecektir" diyor.
Diyarbakır Anneleri, gazi ve şehit ailelerinin feryatları, bunların algı operasyonlarını bastırıyor artık. İçte ve dışta ciddi bir terör temizliği yapılırken, hukuk da işliyor. Durum bu olunca mazlumların sesi daha gür ve etkili çıkıyor.
"Ama bu Selo da güzel bağlama çalıyor" dönemi geride kaldı artık!