Malum gazetelerden birinde yer alan haber ilgimi çekti. Yıllar önce Türkiye'ye sığınan Cholomreza Khajavi isimli İranlı'dan bahsediliyor. İran'ın baskıcı rejiminden kaçmış, kadın hakları savunucusuymuş, mollalarla mücadele ediyormuş ve Hıristiyan'mış; vesaire, vesaire...
Haberde, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin, aleyhinde aldığı kararlardan söz ediliyor. "Aman ha" türünden bir tavır ortaya konuluyor. İran'a iade edilirse idam edilebilirmiş!
Khajavi'nin kendisi söylüyor bunu. "İdam edilebilirim" diyor. Sadece bir beyan ve ihtimal üzerinden yola çıkan gazete de konuyu haberleştirerek, kendisine destek veriyor.
Habere yok elbette bir itirazım. İranlı sığınmacıya destek verme ihtiyacı duymuşlar, yayınlamışlar. Ama çok şiddetli bir isyanım var!..
Çünkü, bu gazete yıllardır Suriyeli düşmanlığı yapıyor. Ülkemize sığınan Suriyelileri toparlayıp, ölüme göndermeyi planlayanlara destek veriyor. T.C. mahkemelerinin aldığı aleyhte kararlara rağmen, Khajavi'nin İran'a iadesine karşı çıkıyor. Buna karşılık, bütün uluslararası anlaşmaları ve insani değerleri ayaklar altına alarak, "Suriyelileri göndereceğiz" diyenlerle birlikte hareket ediyor.
Bir İranlı Hıristıyan'ın hakkını ve hukukunu savunurken, Suriyeli milyonlarca Müslüman'a, mal, eşya ya da böcek muamelesini reva görüyor.
İğrenç bir ikiyüzlülük bu!
İşte isyanım bu ikiyüzlülük ve
standartsızlığa.
Kabul ediyorum ki, ortada bir sıkıntı var. Ama herkes de kabul etmeli ki, bu sıkıntı üzerinden siyaset yapan ve prim toplamaya çalışanlarla dolu çevremiz.
"Suriyelileri göndereceğiz" söylemi, bazılarının ağzında sakız oldu. Sabah Suriyelilerle kalkıyorlar, akşam Suriyelilerle yatıyorlar. Yarayı kaşıdıkça kaşıyorlar:
-Merak etmeyin, hepsini
göndereceğiz...
"Kalsın" diyen yok zaten. Kendilerinin de büyük bölümünün burada kalma isteği olduğunu sanmıyorum. Ama göndermenin de bir yolu-yordamı var. O insanları göz göre göre ölüme atamazsınız. Büyük bir insanlık dramının ve katliamın altına imza atamazsınız.
İdlib, El Bab ve Afrin'de gerekli alt yapı sağlandı. 200 binden fazla insan kendiliğinden gitti zaten. Hatırlarsınız, "Suriyelileri göndereceğiz" sözlerini ağızlarında sakız edenler, oralarda attığımız adımlara da karşı çıkmışlardı. Maksatları üzüm yemek değil çünkü, bağcı dövmek!
"Mülteciler" dendiğinde, adeta hiçbir işe yaramayan pisliklerden bahseder gibiler.
Sıkıntılar bir yana, sanayinin pek çok dallarında "can simidi" oldu Suriyeliler. Ak Partili Yasin Aktay açıkladı bunları.
Ayrıca, Afganistan'dan gelen Özbekler de tarım ve hayvancılık sektörünün imdadına yetiştiler. Yoktu, çok iyi para da verilse, bulunamıyordu çobanlık yapacak insan. Onlar geldiler, sektörü rahatlattılar. İddia ediyorum ve bilerek söylüyorum: O Özbekler olmasaydı, çökerdi hayvancılık. Eti 2-3 katına zor bulunduk hepimiz.
Demem o ki, verdikleri sıkıntılar bir yana, sağladıkları faydalar da var. En önemlisi de pislik değil onlar, insan!
O yüzden bırakalım artık ikiyüzlülüğü ve ucuz siyaseti. Sorunun çözümü için daha akılcı ve ayakları yere basan politikalar ile formüller üretelim.