Henüz seçim yeni yapılmıştı. Bir "erken seçim" tartışmasıdır başladı. O günden bu yana da devam edip gidiyor...
2018'de yapılan seçimlerin ardından, 2019'da tartışmalar başladı. Hiç unutmuyorum, bir televizyon programındaydık ve ha bire "erken seçim" soruları ile karşı karşıya kalıyorduk. Ben "yok" dedikçe program sunucusu ısrarla konuyu deşiyordu. Tabii ki stüdyoda bu sorunun üzerine mal bulmuş gibi atlayanlar da vardı. "Olmaz, olmayacak, ülkenin de buna ihtiyacı yok" dememe rağmen, aynı soruyla bir defa daha karşılaşınca, "Zamanı boşa harcamayalım" cevabını verdim:
-Türkiye'nin gündemi bu değil. Ben size birkaç gün önce Erdoğan'ın BM'de yaptığı tarihi konuşmayı değerlendireyim.
Başladım anlatmaya. Sunucu "Ama konumuz başka" deyip susturmaya çalıştı, ama ben BM konuşmasını değerlendirmeye devam ettim...
Son derece rahatsız oldular tabii. Yine de yaptıkları her programda, "erken seçim konusunu" temcit pilavı gibi tekrarlamaya devam ettiler. Bir arpa boyu yol kat edilmedi. Bugün de aynı yerde, aynı noktadayız.
Nedir sebebi bu erken seçim tartışmalarının?..
"Türkiye yönetilemiyor, vatandaş da ülke de sıkıntıda, seçim yapıp ülkenin önünü açmak lazım" mesajını vermek. Böyle bir ihtiyaç olsa da olmasa da, seçim ufukta görünse de görünmese de "erken seçim kapıda" diyerek, iktidarı bunaltmak, bürokrasiyi frenlemek ve vatandaşta bir beklenti doğurmak.
Bu arada muhalefet olarak erken seçime hazırlıklı olup olunmaması hiç önemli değil. Nasılsa seçim yapılmayacak. O yüzden "erken seçim" çağrılarının muhalefete yükleyeceği bir sorumluluk ve külfet de yok. Tekrarla tekrarlayabildiğin kadar...
Siyaseten yıpratma taktiğidir bu!
Geçmişte de yapılırdı. Zaman zaman iktidarlar erken seçim kararı alıp "hodri meydan" dediklerinde, "Böyle baskın seçim olmaz" diye bağırılmasının örneklerini de gördük biz.
Ama bugün için muhalefetin hazırlık yapmayıp oturduğu da söylenemez. Bir süredir altyapı oluşturulmaya çalışılıyor. HDP ile birlikte yürünecek yolun taşları döşeniyor. Özellikle milli hassasiyetleri yüksek seçmen "HDP ile ittifak" formülüne alıştırılmaya çalışılıyor.
Çünkü...
HDP'siz sonuç almak mümkün değil. Seçmen eğilimleri ve rakamlar ortada. Cumhurbaşkanlığı seçimi için yüzde 50, artı 1 oya ihtiyaç var. HDP olmadan bu rakamı yakalamak imkânsız. Üstelik HDP ile birliktelikte bile sonuç alınıp alınmayacağı tartışmalı.
Sonuçta algı operasyonları ve illüzyonlarla zemin oluşturmaya ve seçmen yönlendirilmeye çalışılıyor. Bu yolda her türlü aracı kullanan ve her çeşit oyunu oynamaya hazır bir yapı var Türkiye'de.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de dün partisinin grup toplantısında bu duruma işaret etti:
-Siyasi mücadele, dürüstçe, mertçe yapılmalıdır. Siyasetin bir ahlakı olmalıdır.
Doğrusu bu da, iyice aşındı o siyasi ahlak. Bahçeli dün işte buna işaret etti. Belli bir güruhun "ülkeyi kötüleme yarışına girip, milli öz güveni aşındırmak için elinden geleni yaptığını" söyledi.
Dikkat edin...
Algıların olguların önüne geçirilmeye, her şeyin de ters-yüz edilmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz!