Birkaç gün önce CHP Genel Merkezi’ndeydim. Görüşmelerimi sürdürürken, arkadaşlar da salonda oturup, yapılan sohbetleri dinlemişler…
Çıkışta, “Abi CHP seçimi bitirmiş” dediler:
-İzmir için “zaten çantada keklik” diyorlar. Ekrem Bey, İstanbul’da çok öndeymiş. Mansur Yavaş da Ankara’yı çoktan kazanmış…
Ve eklediler:
-O kadar inanmış konuşuyorlardı ki, AK Parti’nin elindeki pek çok Büyükşehir Belediyesi’nde de seçimi kazanacakları kesinmiş.
Normal ve doğaldır bunlar. Seçim öncesi örgütü ateşlemek gerekir. Bu inanç olmazsa, seçim de kazanılmaz. CHP’de kim bu işi organize ediyorsa, ateşlemeyi iyi yapmış.
İşte “algı” dedikleri budur. CHP’nin her seçim sonrası “Kaybettik, çünkü sandıkta oyunlar oynandı” demesi de algıyı oluşturanların, daha sonra buna kendilerini de inandırmasından kaynaklanıyor!
Ama bir de olgular, yani gerçekler var. Algılar ne kadar güçlü olursa olsun, olguların önüne geçemiyor
Dün, Ankara Spor Salonu’ndaydık. Başkan Erdoğan, AK Parti’nin Seçim Manifestosunu açıkladı. Vatandaşlar da ekranlardan izledi.
25 yıldır yerelde, 16 yıldır da genelde iktidar olan bir partinin durumunu gördük orada. Kitleler dipdiriydi, coşku ve heyecan doruktaydı. Erdoğan, sloganlardan dolayı uzun süre konuşmasına başlayamadı.
Üstelik, Erdoğan sürekli koşuyor. Katıldığı bütün programlar da hep aynı atmosfer içinde geçiyor. Diğer partilerin hiç biri bu kadar diri değil. Hiçbirinde de bu heyecan yok.
***
“Neden böyle?” sorusunun cevabı ortada:
AK Parti, sürekli olarak kendini yeniliyor. Bunu yaparken milletin değerlerinden kopmuyor, halktan uzak bir siyaset anlayışı izlemiyor. Oluşturulan Cumhur İttifakı da uyum içinde hareket ediyor.
Karşısında ise, birbirine benzemeyenlerin oluşturduğu bir başka ittifak var. CHP bir yana, İyi Parti başka yana çekiyor. Bu birlikteliğe gizli olarak eklemlenen HDP’nin ise çok ayrı amaç ve hedefleri var.
Durum bu olunca birinin çıkardığı aday diğerinin içine sinmiyor. İsyana varan tepkiler, istifalar birbirini izliyor. Böyle bir uyumsuzluk içinde birinin çıkaracağı adayın, diğerinin tabanı tarafından desteklenmesi de beklenemez elbette.
Aslında, perşembenin gelişi çarşambadan belli gibi… CHP, İyi Parti ve HDP ittifakını yeni bir seçim hezimeti bekliyor. Erdoğan buna rağmen işi sıkı tutuyor. Dün, bunu açıkça gösterdi. Parti teşkilatına “Bugünden itibaren seçim gecesine kadar her yerde milletle birlikte olmanızı istiyorum” talimatını verdi:
-Hedefimiz, ulaşılmamış vatandaş bırakmamak.
Bu hedefi koydu ama “Gidin onlardan oylarını isteyin” demedi. “Amacımız, önce milletin gönlünü kazanmak, sonra sandıkta oyunu almaktır” dedi.
Şimdi soruyorum:
Böyle bir anlayışla sadece algılar oluşturarak mücadele edilebilir mi? Ya da İzmir’de Tunç Soyer örneğinde olduğu gibi, geniş kitlelerin tepkisini çeken adaylar dayatılarak, sandıktan zaferle çıkılabilir mi?
Sadece Şehir Efsaneleri oluşturularak seçim kazanılabilseydi eğer…
CHP iktidarda, İyi Parti ana muhalefette, HDP de bugünkünden çok farklı bir konumda olurdu; ama olmuyor işte!