Önümüzde bir siyasi parti var: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, teröre destek verdiği gerekçesiyle hakkında kapatma davası açtı. Gelecekte var olup olmayacağı belli değil.
Bugün de durumu garip: Hem var, hem yok!
HDP'den bahsediyorum. Etrafında gelişen hadiseler, çadır tiyatrosundan farksız:
Millet İttifakı'nın üyesi mi değil mi? Bazen üye, bazen değil. Bazen ortaya çıkıyor, bazen yok oluyor. Herkes işine geldiği gibi konuşuyor. Kimse net ve mert bir şekilde değerlendirme yapmıyor. Bu konuda en net olan, beğensek de beğenmesek de yine HDP.
HDP'li Fatma Kurtulan, TBMM'de İyi Parti sıralarına dönüyor. "Burada HDP'nin oyları ile oturuyorsunuz" diyor. "Birlikte, el ele, kol kola geldik buraya" mesajını veriyor. İyi Partililerde çıt yok.
Genel Başkanları Pervin Buldan, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı blöfünü yapıyor. "Biz kimseye mahkûm değiliz" ve "Hiç kimse HDP'yi kolay lokma olarak görmesin" türünden laflar ediyor. Bundan sonra Millet İttifakı'na verecekleri destek için açıktan pazarlık yürütüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, "HDP'nin Millet İttifakında yer almak gibi bir çaba içinde olmadığını" söylüyor.
Tam bir çadır tiyatrosu!
Aslında herkes durumun farkında: HDP, kantara çıktığında kaç kilo edeceğini biliyor. Birilerine sırtını dayamadan hareket ettiği takdirde, hiçbir sonuç alamayacağının farkında.
Ama kabarıyor ki, büyük görünsün!
CHP ve İyi Parti açısından da durum pek farklı değil. Onlar da cüsselerini ve sıkletlerini biliyorlar. İddialarını hayata geçirmek için HDP'ye ihtiyaçları var. HDP yetmez, Saadet'le birlikte yol yürümek zorundalar. Ama yine olmuyor. Bu yüzden Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Mustafa Sarıgül, hatta Muharrem İnce'ye de mecbur, hatta mahkûmlar. Hep birlikte yan yana gelmeleri halinde bile sonuç alıp alamayacakları belirsiz.
Bu gerçeğe rağmen, herkes kabarıyor, böbürleniyor, şişiniyor. Hatta zaman zaman da bir kayıkçı kavgası sürdürülüyor. İyi Partili Lütfü Türkkan'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayı gördünüz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, HDP ile yakınlaşma çabaları içinde olduğunu iddia etti. Sonra da hızını alamayıp, "Türkiye düşmanları ile ittifak yapacaklarının sinyallerini veriyor" dedi.
Biraz sıkışınca kendi yaktıkları, uzun süredir ellerinde taşıyıp aydınlandıkları ateşi, başka tarafa atıverdi.
Bu tiyatroda bir de sıkça kullanılan "Kürt oyları" repliği var. HDP, Kürt vatandaşlarımızın oylarını sahipleniyor. Meral Akşener bile benzer söylemler üzerinden siyaset yürütüyor.
Gerçekte ise;
1)Kürt vatandaşlarımızın oylarının sadece küçük bir bölümü HDP'ye gidiyor.
2)HDP'ye Türk kökenli seçmen de oy verdi. Geçen seçimde yürütülen "Her CHP'li aileden bir oy da HDP'ye" kampanyası unutulmasın.
3)Demokrasilerde kimsenin oyu kimsenin cebinde değildir.
Olsun, adı üstünde Çadır Tiyatrosu! Kemal Kılıçdaroğlu'nun "tıpış tıpış oy verecekler" söylemi, bu oyunun da replikleri arasında var!
Bu kadar kalsa iyi. Bir de bu tiyatronun etkisinde kalıp, televizyonlarda değerlendirmeler yapan koca koca adamlar var ki, evlere şenlik.
Biz de eğleniyoruz işte...