Benim aklıma “Kırmızı Şapkalı Kız” geldi. Siz, “Yalancı Çoban” ya da başka bir hikâye de düşünebilirsiniz. Çünkü, yapılan açıklamalara ve verilen mesajlara bakılırsa, ABD Başkan Yardımcısı Biden, Türkiye’ye hikaye anlatmak için geldi.
Tıpkı, geçmişte olduğu gibi!
ABD, Irak’ta bizi dinlemedi, kendi projelerini dayattı. Irak’ın geldiği duruma bakın!
Afganistan’da “diyalog” dedik, olmadı; Amerika yine dinlemedi. Sıkıntılar iyiden iyiye katmerlendi.
Biz, “Bu Maliki ile olmaz” dedik. “Yapmayın, etmeyin” diye uyardık. Bir kulaklarından gidip, diğerinden çıktı. ABD ve Batı’nın bu politikaları sonucu, DAEŞ diye bir beş belası türedi.
Daha pek çok örnek sayabiliriz…
Amerika, o dönemlerde de Türkiye’ye hikâyeler anlattı. Toz pembe tablolar çizdi. Ama sonuçlar ortada…
Hep sıkıntı, hep sıkıntı…
ABD ile Türk heyetleri arasındaki görüşmelere katılıyor gibi rahatça yazabilirim. Neler olacak biliyor musunuz?
Biz Biden’a diyeceğiz ki:
1) Terörist Fetullah Gülen’i, Türkiye’ye iade edin.
2) Terör örgütü PYD’ye arka çıkmayı bırakın.
3) Müttefikliğe uygun bir politika izleyin.
Onlar da bize cevap verecekler:
1) Biz bu adamı koruyor filan değiliz. Ancak, Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesine bağımsız mahkemeler karar verir.
2) Biz PYD’yi değil, Suriye Demokratik Güçlerini destekliyoruz.
3) Biz ne yaptık ki? Türkiye bizim için önemlidir. Siz bizim NATO’daki en büyük müttefikimizsiniz.
Amiyane tabiriyle yersek tabii!
Düşük bir ihtimal daha var tabii. O da Amerika’nın artık bu oyunu oynamaktan sıkılmış olması ihtimali.
Ancak, Biden’ın ziyareti öncesi Washington Post Gazetesi’nin yazdıklarına bakılırsa, bu ihtimal çok düşük. ABD’li bir yetkili Biden’ın ziyareti konusunda bilgi verirken, bakın neler demiş…
“Türkiye’deki darbe teşebbüsünün arkasında ABD’nin olduğuna dair iddialar komplo teorisidir” ifadesini kullanmış. Ayrıca, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Gülen’in bulunduğuna dair yeterli kanıt olmadığından söz etmiş.
Demek ki, Washington tarafında hamam da aynı, tas da!
Ancak, Türkiye’deki durum öyle değil. Türkiye, ne olup bittiğinin, kafasına ne tür çoraplar örülmek istendiğinin farkında. O yüzden Türkiye bu defa ABD’ye çok sert tepki gösteriyor. Üstelik bu kadarla da kalmadı. Artık biz, Amerika’nın bu oyunlarından bıktığımız için bölgede Rusya ve İran’la birlikte ortak hareketi tartışıyoruz.
Artık biz biliyoruz ki, Amerika, Fetullah Gülen denilen adamı koruyor ve kolluyor. Suriye’de de terör örgütü PKK’nın ikiz kardeşi olan PYD ile birlikte hareket etmekte ısrar ediyor. Bu durum, sadece bizim değil, Sağır Sultan’ın bile duyduğu bir gerçek.
Bu defa iş gerçekten ciddi!..
Artık Amerika, FETÖ ve PYD terör örgütleri ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında bir tercih yapmak zorunda. Ya bizi seçecek ya da onları. Biz de duruma bakıp, doğal olarak tercihimizi yapacağız.
Bakın çok açık yazıyorum…
Amerika, bu defa ciddi olarak Türkiye’yi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Dün belki alternatifsizdik, bu yüzden de onlara mecburduk. Bugün ortada öyle bir durum yok ki! Hatta onların bize mecbur ya da mahkûm olduğu bile söylenebilir.
Bundan 15-16 sene önce savunma sanayiinde sıkıntılarımız vardı. Bugün ise, pek çok silahı ürettiğimiz gibi satma imkânına da sahibiz. Geçmişe oranla, çok, çok daha rahatız. Rusya da “gelsin de kol kola girelim” diye gözümüzün içine bakıyor.
Hele hele bir de 15 Temmuz tecrübesi yaşadık ki, hiçbir şeyin eskisi gibi olması mümkün değil. ABD ya Türkiye’yi sıkıntıya sokan politikaları bir tarafa bırakıp bizimle anlaşma yoluna gidecek. Ya da biz ABD’yi bırakmak zorunda kalacağız.
Biz de sıkıntı çekeriz elbette. Ancak, Amerika, Türkiye’yi kaybederse, Ortadoğu’yu da tamamen kaybeder. Gerçekten bu defa iş çok ciddi. ABD yeni politikalar izlemezse, biz izleyeceğiz. Buna bir “yol ayrımı” adı da verilebilir!