Tam bir yıl geçti üzerinden. O gece Konya’daydım, kızım Begüm’ün telefonda “Ankara yanık kokuyor baba” dediğini hiç unutamıyorum. Ertesi gün gördüm bizzat ortaya çıkan tahribatı. Belli ki, başta Meclis, Külliye, MİT, Emniyet ve Özel Harekât olmak üzere, Başkent’in çeşitli bölgelerinden yükselen bir kokuydu o. Uçaklardan, helikopterlerden atılan bombaların barut kokusu ile şehitlerimizin yanan cesetlerinden yükselen kokular birbirine karışmıştı.
Mesela…
Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Merkezi’nin önünde toplanan polislerimizin üzerine, F-16’lardan tonluk bombalar atıldı. Bu alçaklık, görerek, bilerek ve bizzat onlar hedef alınarak yapıldı. Atılan o bombalar, açık alandaki pek çok polisimizi yaktı, yok etti, cesetleri bile bulunamadı.
Türkiye, çok darbe ve darbe girişimi yaşadı. Ancak, böylesine bir alçaklıkla hiçbir zaman karşı karşıya kalmadı. Bir başkaydı 15 Temmuz, insanlık dışı bir kalkışma ve asrın ihanetiydi o. Milli Mücadele yıllarında bu topraklara ayak basan işgal kuvvetleri bile böylesine büyük bir vahşet sergilemedi.
***
Yıllar, yıllar önce Atilla İlhan bir televizyon kanalında daha sonra çok tartışılacak sözler sarf etmişti. “Türkiye’nin bir hain kontenjanı var, bu yüzde 10’dur” demişti.
Yüzdesini bilemem, ama söyledikleri o kadar doğru ki!..
15 Temmuz’da gördük biz onları. Kimi, devletin halkı korumak için kendisine teslim ettiği silahları halka doğrulttu. Kimisi, o hainlere lojistik destek verdi. Kimi de canileri haklı çıkarmak ve önlerini açmak için algı operasyonları düzenledi. O gün hainler el ele verdi, millete pusu kurdu. Üstelik birliktelik bugün de devam ediyor. Arkalarında da “batılı” dediğimiz bazı güçler var.
Atilla İlhan, onlar için de birkaç söz etmişti. Dünden bugünü görüp, yaşananları gayet güzel özetlemişti:
“Türk aydını dediğiniz kişi, Batının manevi ajanıdır. Şimdiki aydınlar, haysiyetten önce bankalardaki hesaplarına dikkat ediyorlar.”
İlhan’ın ne demek istediğini daha iyi anlamak için Can Dündar ve O’nun gibi tiplere bakmak yeterli!
***
15 Temmuz yaşandı, ama bitmedi. Devam edecek… 15 Temmuz, sadece asker üniforması giymiş FETÖ’cü alçakların gerçekleştirdiği bir kalkışma değildir. Olayı, salt bir darbe girişimi olarak görmemek gerekir. Arkasında çok daha gizli ve derin ilişkiler var. O gece, Anadolu’da milli güçlerle gayri milli odakların maşaları çarpıştı. Bu millet, Çanakkale’de, Milli Mücadele’de olduğu gibi onlara çok güçlü bir tokat daha vurdu.
Çanakkale’den sonra Kurtuluş Savaşı, ardından diğer çökertme girişimleri geldiğine göre, yenilerine de hazırlıklı olmak gerekir.
Biz bu topraklarda yaşadığımız müddetçe… Batı, emperyalist güçler de hedeflerinden vazgeçmediği sürece…
Bitmeyecek…
Belki PKK ve FETÖ gidecek. Ancak, hiç şüphe olmasın ki onların yerlerine yenilerini koyma çalışmaları sürecek. Bu bilek güreşi devam edip gidecek. “Tamam, pes” deyip, teslim olmak mümkün olmadığına göre, Türkiye’nin tek alternatifi var: Güçlü, çok daha güçlü olmak!
***
Bakın, 15 Temmuz’dan sonra da saldırılarını sürdürüyorlar…
“OHAL kalksın” diyorlar.
“Adil yargılama ve hukukun üstünlüğü” gibi söylemlerin arkasından atışlar yapıp, asrın ihanetini gölgelemeye çalışıyorlar.
“Adalet, adalet” diyerek, 15 Temmuz canileri ve onlara destek veren çevrelerin örtülü avukatlığına soyunuyorlar.
AP gibi bir takım kurumları kullanarak, Türkiye’yi sıkıştırmaya ve mücadele kararlılığını yok etmeye uğraşıyorlar.
Aslında, dün ne yapıyorlarsa, bugün de aynısını sergiliyorlar. Dün, algı operasyonları ile Fethullah Gülen adı verilen ahlaksız bir caniyi millete “din adamı” diye yutturdular. Bugün de farklı operasyonlarla milleti yönlendirmek için çabalıyorlar. 15 Temmuz saldırısı ile bugün yürütülen çeşitli algı operasyonlarını birbirinden ayrı değerlendirmek mümkün değil. Hepsi aynı oyunun parçaları, zincirin halkaları…
Ama işleri çok daha zor artık. 15 Temmuz’da yaklaşık 40 yıllık çabaları çöktü, yok oldu. Takke düştü, kel göründü. Karşılarında oyunbozan bir Türkiye ve Türk Milleti var. Şerbetlendik artık. Her yeni atakları ve saldırıları taze ve ayrı bir tecrübe oluyor bizim için!