Aslında Ankara Kızılay, İstanbul Taksim gibi yerlerde sergileyeceksin bunları. İbret-i alem için milletin önüne atacaksın. Boyunlarına da "İşte kin ve nefretle sulanmış bir beyin" yaftası asacaksın...
"Şaşkın" desem olmuyor. "Cahil" desem tam olarak uymuyor. "Şizofren" desem, belki tedavi edilebilir. Kişilik bozukluğu gibi bunların tedavisi de yok. Ama tam olarak o da değil, bunlar başka vaka!
İşte o yüzden "teşhir edilmeliler" diyorum.
ABD'nin açtığı bir alanda beslenip büyütülen, orada benim ülkeme karşı eğitilen, sonra da gelip ciğerimizi yakan bir terörist var elimizde. Yapılan tespitler, kendi açıklamaları ve devlet yetkililerinin verdikleri bilgilendirmeler ortada.
Yandaşları ise kendilerini kurtarmak için "Yok, bizden değil" diyorlar. Bunlar da o teröristlerin peşine takılıyorlar. "Bakın, gördünüz mü kabul etmiyorlar" diye saldırıyorlar. On yıllardır ekmeğimize kan doğramaya çalışan, yüzlerce bombalamanın faili, binlerce insanımızın katili insanlık düşmanı bir terör örgütünün açıklaması üzerinden saldırıya geçiyorlar. İpe sapa gelmez bir dizi laf ediyorlar...
Şimdi soruyorum:
Ne farkları var, terör örgütü yöneten baronlardan? Al birini, vur ötekine!
İstiklal Caddesi'ndeki bomba, Türkiye'yi sıkıntıya sokmak, ülkeyi yönetenleri güçsüz kılmak için patlatıldı.
Maytap ya da havai fişek değil bu! Pek çok can aldı.
Ardından da "ümitsiz vaka" dediğim bu güruh harekete geçti. Hemen İçişleri Bakanı başta olmak üzere Türkiye'yi yönetenlere karşı çirkin bir saldırı başlattılar.
Terörü lanetlemeyip, terörist ve arkasındaki güçlere tek laf söylemeden "Nasıl girdi bu kadın ülkeye, Türkiye'ye yolgeçen hanına çevirdiniz" mealinden kirletmeler ve karartmalar yaptılar. Daha düne kadar var olan ülke içindeki terör kamplarını yerle yeksan eden, yurt dışındaki inlerine de çöken bir yönetimi itibarsızlaştırmak için çırpınıp durdular.
Yine soruyorum:
Bombacın ve arkasındaki güçlerin de amacı buydu zaten. Ne farkları var birbirlerinden?
İçlerinden, "Bu saldırıyı devlet düzenledi" intibaını oluşturmaya yönelik imalı ve alçakça ifadeler kullananlar bile çıktı. Kırmızı görmüş boğalar misali, kendi ülkelerine ve yönetenlere saldırdılar. Yıllar boyunca içlerinde biriktirdikleri kin ve nefret duyguları, bir lağım misali patladı.
Alçaldılar, küçüldüler, iğrençleştiler...
İçlerindeki tescillilerden biri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı bir linç kampanyası düzenlenmesini dahi isteyebildi. Bombanın patlamasının ardından gittiği G-20 Zirvesi ile İstanbul'u kar bastığı günlerde İmamoğlu'nun yaptığı rakı-balık keyfini bir tuttu. Hiç sıkılmadan "İmamoğlu'nu linç ettiniz, bombanın ardından Endonezya'ya giden Erdoğan'a tık yok" diye yazabildi.
Densizliğe ve dengesizliğe bakın!..
O bombayı patlatan eller de zaten Erdoğan'ın G 20 Zirvesine katılmamasını, korku ve paniğin yayılmasını istiyordu. Erdoğan doğru olanı yaptı, gitti ve o bombacıları besleyip büyüten adamın önüne "İşte bu sizin eseriniz" diye ortaya çıkan tabloyu koydu.
O bile rahatsız etti bunları.
Çünkü bunlar, Türk Milletinden çok o adama yakınlar!