Öncelikle şunun altını çizeyim: Cezaevi görmüş insanım ben. Cezaevini de, hapishane şartlarını da, oradaki tutuklu ve mahkûmların hangi duygular içinde olduklarını da iyi bilirim.
“Kader Mahkûmu” adını verenler var onlara. Belki bazıları için bu ifade kullanılabilir. Ancak, büyük çoğunluğu söz konusu olduğunda bu yakıştırma doğru değil. Çıkarılan aflar ve gerçekleşen tahliyeler sonucu salıverilenlerden cezaevlerine tekrar dönenlerin oranı da bunu gösteriyor zaten.
Hiç unutmuyorum, Ankara Kapalı Cezaevinde Adanalı bir meydancımız vardı bizim. İdamdan kurtulmuştu. Çıkarılan aflar ve ceza indirimleri sonucu az bir cezası kalmıştı. Tahliye bekliyordu ve sık sık aynı sözleri söylüyordu:
-Ben buraya alıştım. Dışarıda yaşamam zor. Çıktıktan sonra birkaç karga keser, tekrar cezaevine dönerim.
İçeride halim selim bir adamdı. Söyleneni yapar, hiçbir problem çıkarmazdı. O yüzden, biz de şaka yaptığını sanırdık.
Biz çıktık, ardından o da tahliye edildi. Aylar sonra Günaydın Gazetesi’nde “Vahşet” manşetinin altında fotoğraflarını gördüm. Girdiği evde bir ailenin tamamını balta ile doğramıştı!
Cezaevinde bulunduğumuz sürede kime sorsalar, “Islah olmuş artık” diyebilirdi. Ondan kimseye zarar gelmeyeceği söylenebilirdi. Fakat, tam tersi oldu; büyük bir vahşetin altına imza attı. Acımasızca çoluk-çocuk masum insanları katletti.
Bu olay, örnekler içinden sadece bir tanesi. Benzerleri bu ülkede o kadar çok yaşandı ki, “af, af” diyenlerin bunları da düşünmesi lazım!
***
Ayrıca, kendi ifadeleri ile “ceza indirimini” –ki o da örtülü bir aftır- savunan birtakım isimler televizyonlara çıkıp, hep aynı ifadeleri kullanıyorlar:
“Cezaevleri çok dolu, buna bir çare bulmak lazım.”
Bunu da anlamak mümkün değil! Böyle bir ifade, devlet olma ciddiyetiyle bağdaşmaz. Bir devlet, kanun hakimiyetini sağlayarak, her vatandaşının can ve mal güvenliği ile hak ve hukukunu korumak zorundadır.
Ne demek cezaevleri dolu?
Böyle bir yaklaşım, devletin havlu atmasıdır? Vatandaşa, “Benim imkanlarım yeterli değil, suçluları içeride tutamıyor, salıyorum; sen de başının çaresine bak” demektir!
Olmaz böyle bir gerekçe!
Bir hukuk devletinde böyle bir ifade kullanılamaz!
***
Maalesef, geçmişte çıkarılan aflardan çok çekti bu millet…
En çok da bugün affı ya da “ceza indirimini” savunan MHP’nin tabanı olan ülkücüler zarar gördü. Açın bakın 1974 Affının sonuçlarına. Cezaevlerinden bırakılan silahlı yasa dışı sol örgüt militanları neler yapmışlar? Kaç ülkücüyü katletmiş, yaralamış, ya da evini bombalamışlar? Kaç tane ocak söndürmüşler?
Alparslan Türkeş’in ya da Muhsin Yazıcıoğlu’nun geçmişte yaptığı konuşmalara bakın. Af konusunda neler demişler? Affı nasıl yerden yere vurup eleştirmişler? Yıllarca 1974 Affı konusunda hangi görüşleri paylaşmışlar?
Demem o ki…
İdeolojiyle şununla, bununla ilgisi yok af tartışmalarının…
Bu bir vicdan, toplumsal sorumluluk, ülke gerçeklerini iyi okuyabilme, hatta siyaset yaparken tribünlere mesaj verme meselesi!
Ama herkes şunu iyi bilmeli ki, “af” dediğin, iki ucu keskin bir bıçak. Siyaseten ne getirip ne götüreceği de belli değil. Dimyat’a pirince giderken, yolun sonunda eldeki bulguru kaybetmek de var!
***
Peki, “hiçbir şekilde af çıkarılmamalı mı?” derseniz…
Onu söylüyor değilim. Toplumsal bazı ihtiyaçlar belirir, devlet af da çıkarabilir, ceza indirimine de gidebilir. Bazı yaralar vardır, onların sarılması gerekir.
Ancak, bugün öyle bir durum yok. Belli grupların bastırması dışında toplumsal bir taleple karşı karşıya değiliz.
Ortaya sürülen gerekçe, hep aynı: “Cezaevleri çok doldu” diyorlar, örtülü bir af olan ceza indiriminin gerekli olduğunu savunuyorlar…
Ben de soruyorum: Alt yapı yetersizliğiyle suç ve suçluyu cezalandıramayan, onları dışarı salmayı çözüm olarak gören bir devlet olur mu? Acz içinde kıvranan bir muz cumhuriyeti mi burası?