Kolay değil… Başakşehir geçen hafta puan kaybetmiş ve sen bu fırsatı değerlendirememişsin. Şimdi bir kez daha aynı senaryo 'İlahi bir lütuf' gibi önüne konmuş. Kazanırsan '5 puanlık oh' diyeceksin. Tersi olursa yine tek maçta değişebilecek tablonun cenderesine düşeceksin.
Maç başladığında Beşiktaş'a bu bilinçaltı mesajların stresi yüklüydü. Tabi Şenol Güneş'e de. Bir de yaptığı hesaplar tutmayınca, o da takım da bir yay gibi gerilmeye başladı.
Gençlerbirliği'nin sert ve dinamik futboluna, disiplinli alan savunmasına karşı oyunu öne yıkıp, Talisca'nın uzaktan şutlarıyla gedikler açmayı düşünüyordu. Ama bu plan işlemedi. Çünkü Beşiktaş oyunu öne yıkamadı. Bunda Talisca'dan beklenen verimi alamayışının da etkisi vardı.
Gençlerbirliği'nin 'Sertlik anlayışı' futbol kurallarının dışına çıkıp, 'bodoslama' dalışlara dönünce de Şenol Güneş çıldırdı. Çünkü yaptığı planları bozan bu sertliğin bertaraf edilmesi için kendi hatalarından da dönmesi gerekiyordu. Farkındaydı ama kabul etmek istemiyordu. Çünkü Talisca 10 numarada yapamıyordu.
Neyse ki Fabri'nin sakatlığı imdadına yetişti. Yaptığı bir küçük hamle, büyük fark getirdi. Babel merkeze geçti, Talisca kanada. Sonra Beşiktaş tıkır tıkır işlemeye başladı. 6 dakikalık uzatmada da gol geldi.
Quaresma'nın ortasında, Babel'in, Ozzie'ye yaptığı ikrama bir bakın. Talisca olsaydı, kaleye vurup muhtemelen de gol olmazdı. Ama Babel sadece ayağı değil, oyun zekası da düzgün biri. Garantiye gitti.
Beşiktaş öne geçtikten sonra, Gençlerbirliği çift forvete dönme gafletine düştü. Haliyle savunmada gevşeyince de Tasilca için iklim uygun hale geldi. Yaptığı en iyi işleri yapmaya başladı, bir de harika gol attı.
Bu arada yaptığı harika kurtarışla beraberlik golünü önleyen Tolga'nın hakkını da teslim edelim. Umarım ona küfür edenler, gitmesi için kampanya yapanlar utanmıştır.