Sizinle bir sırrı paylaşmak istiyorum.
Yalnızca benim sırrım da değil.
Sanatçıların ortak sırrı diyebiliriz, gizlediğimiz bir şey var.
Biz son derece zor bulunan bir ilaç kullanıyoruz. Bu sayede hiç yaşlanmıyoruz.
Yaşlanmayı bırak tam tersine gençleşiyoruz.
Önce örnekler vermek isterim.
Ajda Hanım bir fotoğraf yayınladı. Ortalık karıştı.
Herkes bir anda 1946 doğumlu 71 yaşındaki Ajda Pekkan’ın poposunu konuşur oldu.
Hatta İngiltere’de çıkan gazeteler de yazdı çizdi.
Ajda Hanım sahneye çıksın, eminim ortalığı yakar geçer.
İşte bir örnek daha: Emel Sayın. Emel Hanım da Ajda Pekkan’dan bir yıl büyük, 72 yaşında.
Doğum günü çektirdiği fotoğrafı görünce ruhunun da hâlâ yaş almadığını, içindeki muzip kız çocuğunun öylece durduğunu gördüm.
O fıldır fıldır, afacan mı afacan mavi gözler hâlâ “Mavi Boncuk” filminin çekildiği zamanda duruyor adeta.
Filmin çekiminin üzerinden düşünün neredeyse 45 yıl geçmiş...
Devam edeyim mi?
Mesela Gönül Yazar. Şöyle diyeyim... Gönül Hanım biraz zorlasak bizlere birkaç ihtilal anlatabilir...
Ve hâlâ lakabı gibi ‘Taş bebek...’
Yeri ve sanatının büyüklüğü de tartışılmaz.
Yeri gelmişken bazı isimler de sanki hiç yaşlanmayacakmış gibi duruyor. Mesela Seda Sayan, mesela Hülya Avşar...
Kendi adıma böyle güzel yaş almayı diliyorum.
Biz sanatçıların gizli bir ilacı var dedim ya, işte o sizlersiniz ve sizin alkışlarınız.
Bu çok klişe gelebilir.
Ama inanın bu doğru, sizlerle paylaştığımız şeylerdir bize güç veren.
Sevgili çanta...
Aslında ne kadar isterdim seni görmeyi ve o konseri seninle birlikte izlemeyi...
Beraber fotoğraf çektirmeyi, hatta birlikte kahvelerimizi yudumlamayı...
Seni sahnede, T bölgesinin ucunda, tek başına otururken görmüşler. Üzüldüm.
Bu içli durumunu kaleme alayım dedim ama gördük ki dostlar sinirli, yakın bildiklerin hoyrat...
Önce bana, sonra sana yalancı dediler.
Oysa biliyorduk, oradaydın ve sana baka baka bir de sigara içiyorlardı...
“O benim çantam değil” diyen de oldu, “ben seslenmedim” diyen de...
Oysa ben ne kadar isterdim (!) ‘benim’ olmanı, arkanda dağ gibi durmayı, hatta seninle Bebek’te 3-5 tur atmayı.
Seni alıp, buralardan kaçmayı düşündüm ama bilirsin, ben yılmam, dediğimin arkasında dururum.
Şimdi diyorlar ki, Ebru Hanım özür dilemeli. Hay hay. Ben o özür dilemeye hazırım.
Haydi çıksın Bostancı Gösteri Merkezi’nin o geceki güvenlik kayıtları, birlikte izleyelim.
Ben olayı yazdığım bu köşeden özür dilemeye hazırım, ya onlar?
Ey kalabalıklar içinde yalnız ve mahzun kalan çanta!
İster misin senle bir şarkı söyleyelim?
Ben ne yangınlar gördüm öylece bırak beni...