Bir ödül düşünün… Tam 44 yıldır Türkiye’nin sanat hayatına yön veriyor.
Ve en iyileri belirliyor.
Altın Kelebek’ten bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Bu yıl bir kez daha ‘Altın Kelebek’lendim.
Ve ekran önünde görmediğiniz anları sizlerle paylaşmak istedim.
Altın Kelebek almak için tüm yıl çalıştık.
Ama gelin görün ki; son günkü telaş ve koşuşturmaca hepsini bastırıyor.
Mesai sabahın köründe başlıyor. Bu kış saati uygulaması da hiç iyi olmuyormuş canım.
Kör karanlıktı uyandığımda, bir beslenme çantam eksikti…
Apar topar uyandık, çocukları kontrol et, giyeceğini hazırla, günü planla, Necat’ı kuaföre gönder, takımını ütüye gönder derken; anca 2 saatte çıkar vaziyete geldik.
Bundan sonrası her kadın gibi kuaför mesaisi…
Size elbise seçme maceramı daha sonra anlatırım. Çünkü o da başlı başına bir yazı konusu.
Değdi mi derseniz… Vallahi değdi. Şıktım Allah için.
Ben bu gece için kendimi şımarttım.
Öncelikle törenin yapılacağı otelde yer ayırttık. Sabah evden çıkınca adeta oraya taşındık. Kuaför faslı da orada halloldu.
Ve sıra endamımızı kırmızı halıda göstermeye geldi. Bir heyecan, bir heyecan…
Hepimiz ışıl ışıldık. Tıpkı Noel ağacı gibi.
Sıra sıra dizildik halıya. Kimi yandan profil veriyor kimi de bel kıvrımını göstermek için iki büklüm oluyor.
Ev sahibi olarak bizi karşılayan sevgili Cengiz Semercioğlu oldu. O da her zamanki kibarlığıyla kısa röportajlarını yaptı ve salona girdik.
Salonda yer kargaşası yoktu. Herkesin yeri belliydi. Ki bu çok önemlidir. Davetliler kolayca yerini bulabildi.
Gece su gibi aktı. Evet heyecanlıydık. Çünkü ödül alacak mıyız, almayacak mıyız sorusu hepimizin kafasındaydı.
Belki bu yüzden de zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.
Diğer ödülleri atlayıp kendime geleyim. Sevgili Cem Davran’ın ağzından adımı duydum… Sevinçten, yanımda oturan kocamı öpmeyi bile unutmuşum. (Neyse ki sonra telafi ettim.)
Sahneye koşturdum. Kadınlar beni iyi anlar, etekle koşturmak zordur. Hele ki topuklu ayakkabınız varsa…
Bir yandan eteklerini topla, bir yandan yüksek topukluların üzerinde durmaya çalış, diğer yandan bir müzik çınarı Erol Evgin’in elinden ödül al. Müthiş anlardı.
Size söyleyeceğim o ki, sahneden bakınca salon muhteşem görünüyordu.
Işıltılı yüzleriyle oyuncular, birbirinden önemli sanatçılar. Bir de böyle geniş bir açıdan bakınca mutluluğum iki kat arttı.
Altın Kelebek giderek çıtayı yükseltiyor. Her yıl bir öncekinden daha iyi oluyor. Temennim, 100’üncü yılda da bu ödüle sahip olmak.
Böyle gecelerin dedikodusu bol olur
Bu gecenin en’lerini seçtim kendimce…
En şık: Neslihan Atagül, göz kamaştırıyordu.
En duru güzel: Şeyma Subaşı’nın gözlerinin içi parlıyordu.
En boş bakan: Can Bonomo ve sevgilisi Öykü Karayel’di. Bir resim karesinde yakaladım onları…
En Komik: Cem Yılmaz yine muhteşemdi.
En gözlemci: Erol Köse, yılların getirdiği tecrübeyle hepimizi süzüyordu.
En ince: Aslı Enver ekranda kilolu çıkanlardanmış. Görünce inanamadım.
En kel: ‘Beni Çok Sev’ şarkısının söz ve bestecileri Günay Çoban ve Serkan İzzet Özdoğan’dı.
En genç: Ajda Pekkan duruşu ve sahnesiyle muhteşemdi.
En gelecek vaat eden: Aleyna Tilki, kesinlikle pop müziğimizde önemli bir yer tutacak. Cıvıl cıvıl... Bahar rüzgârı gibi…
En haset: Gecede yoklardı. Ama dillerine vurdu. Onlar kendini bilir.