Ekonomi biraz kafaları karıştırmaya başladı. Özellikle de faiz, kur ve banka konuları toplumu rahatsız ediyor. Bugün işin esasını tartışmak, yani birkaç bilimsel doğrunun altını çizmemiz gerek.
Birincisi, nominal faizleri artırdığınız zaman bankalar perişan olurlar, faiz yükselmesi, genel kanının tersine, bankalara yaramaz. Çünkü mevduatlar çok kısa vadelidir, krediler ise daha uzun vadeli. Mevduat sahipleri mevduatlarını hemen yükselen faize bağlarlar ama kredilerin faizi daha uzun süre düşük devam eder. Dolayısıyla bankalar bu durumda ziyan ederler. Çünkü fon kaynağı pahalılaşır, fon getirisi ise düşer. Bu bir!
Bankalar % 12'den borçlanmıyor
İkincisi de, faiz derken hangi faizi konuştuğunuzda önemlidir. Aralık ayında kur gidişatı FED ve sonra iç siyasi gerilim nedeniyle yüzde 11 düzeyinden yüzde 30 devalüasyon hızına geldi. Ocak 28 tarihinde de faizler artırılmak zorunda kalındı. Merkez Bankası’nın bankalara bir günlük repo ile verdiği fonun faizi yüzde 12 düzeyine çıktı. Ama bankalar da Merkez Bankası’ndan finansman için bu pahalı faizi pek kullanmadılar. Koridorun ortasındaki, adı “bir haftalık repo faizi” olan ve yüzde 10 düzeyindeki “politika faizi” namlı finansman türü nerede ise Merkez’in sağladığı tüm finansmanın faizi oldu. Merkez de sonunda sadece bu faizi değiştirdi, bu faizi yarım puan indirdi. Yani gerçekte piyasada bankaların Merkez’den kaynak sağlama faizi düştü ve yüzde 9.5 oldu. Yüzde 12 değil. Yani 9.8 düzeyindeki enflasyonun da altında negatif reel bir faiz.
Yani bankaların finansman faizi düşünüldüğü gibi yüzde 12 değil, 2.5 puan aşağısındaki yüzde 9,5. Ortalama finansman maliyeti politika faizine yapıştı. Bu durum nedense anlaşılmıyor, konuşulmuyor ve de tartışılmıyor.
Üçüncüsü, faiz enflasyonu artırmaz, enflasyon faizi artırır. Bunun da iyi düşünülmesi ve anlaşılması gerek. Türkiye’nin kamu finansmanı için ödediği faizler son yirmi yılda ne zaman düştü? Enflasyon düştüğü zaman. Enflasyon faizi belirler, faiz enflasyonu arttırmaz. Tersine yüksek faiz kredi kullanımı ve harcama eğilimini azaltarak talebi kısar fiyatların yükselmesini önler.
Dördüncüsü, kurlar hızla yerel paranın aleyhine çalıştığı zaman faizleri yükseltmekten başka bir çare yoktur. Bu durumda faiz hem kur artışı hem de enflasyon ile eşanlı çarpışır, yani iki görevi birden yapar.
Spekülasyon 'hançer' gibidir
Beşincisi, kurların artışı da, hızla enflasyona da etki eder. Çünkü başta enerji olmak üzere birçok girdi ithal malıdır ve bunların fiyatları döviz cinsinden olduğu için kur arttıkça artar, tabii eğer yerel alternatifi yoksa.
Altıncısı, kurun yaptığı hayırlı bir şey yerel para değer kaybettikçe de ithalatı frenlemesidir. Kaldı ki ülkemizde uzun zamandır mevcut olan döviz spekülasyonu geleneği, vatandaşların önemli kısmı artan kurları görünce döviz aldıklarından dolayı, kendi kendimize sapladığımız hançer gibidir. Kaldı ki medya da dövizin her an biteceğine inanır (geçmişte olduğu gibi) ve bugünün şartlarının değişik olduğunu görmemezlikten gelir.