Bu yılın başında oldukça hızlı artan Euro Bölgesi reel büyümesi bugünlerde oldukça yakından izlenen bir göstergeye göre son 16 ayın en düşük büyüme oranına geriledi.
Markit tarafından derlenen “satın alma yöneticileri endeksi” birçok yönetici tarafından piyasanın gidişatını belirlemekte kullanılan bir endekstir. Bu endeks mayıs ayında 52.9 ile son 16 ayın en düşük endeks değerine düştü. Bir ay evvel yani nisan ayında endeks 53 düzeyinde idi.
Her ne kadar 50 üzerinde bir veri değeri aktivitenin artması anlamına geliyorsa da verilerin yakından incelenmesi 19 üyeli Euro Bölgesinde ekonomik faaliyetin tek para sistemi ülkelerinde gelişme olduğu düşüncesini sorguluyor.
Bu endeksin verileri üretim gidişatını, yeni siparişleri, binlerce şirketteki istihdam değişmelerini detaylı bir şekilde göz önüne aldığından, özellikle yılbaşından bu yana olan gelişmeleri görmek için en iyi göstergelerden biri.
Aslında Euro Bölgesi’nin en büyük iki ülkesi Almanya ve Fransa son dönemde oldukça kuvvetli bir performans sergilemişler. Endeks verileri Euro Bölgesi’nin ortasındaki ekonomilerin kuvvetli olduğunu ama çevre sayılabilecek ekonomilerin ise bambaşka sorunlarla uğraştığını gösteriyor. Çevre denilebilecek zorlanan ekonomilerin başında tahmin edilebileceği gibi İtalya, İspanya ve Yunanistan gelmekte.
Capital Economics şirketinden Stephen Brown, verilerin 2016 yılının ikinci çeyreğinde büyük olasılıkla ilk çeyrekten daha zayıf bir büyüme gerçekleşeceği yönünde sonuçlar çıkartılabildiğini söylemekte.
Mart ayında Markit analistleri ilk çeyrek büyümesini Eurostat’tan hafifçe daha az bulmuşlardı.
Fransa’daki ekonomik faaliyet Mayıs 2016’da son yedi aydaki en yüksek faaliyetine ulaşmıştı. Ama faaliyet artışı da daha çok hizmet sektöründe olmuş ve de hizmet sektörü, imalat sanayi sektöründeki yavaşlamayı dengelemişti.
Markit Başiktisatçısı Chris Williamson ise “Hem Fransa hem de Almanya’da hizmet sektörü tüm ekonominin kurtarıcısı oldu!” diyor.
Ama uzmanların vurgulamasına göre, geri kalan tüm ekonomilerde bir buçuk yıldır en düşük veriler gerçekleşmekte. Avrupa Merkez Bankası’nın çabalarına rağmen çevre ülkelerinde üretim ve de istihdam düşük düzeylerde oturmuş kalmış.
Rekabetçi kur düzeyleri ve de düşen fiyatların da pek değişiklik üretemiyor olması işin acı yönü.