Toplumumuzun bedenen ve ruhen çökmesine neden olan her türlü zararlı alışkanlık ve bağımlılıkla mücadele etmeyi, değerlerine ve kültürüne bağlı sağlıklı nesiller yetiştirmeyi hedefleyen Yeşilay Cemiyetimizin düzenlediği 4.Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresine katılarak “Bağımlılık ve Teknoloji” oturumuna başkanlık ettim.
Kongreyi katılımlarıyla onurlandıran Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmalarında, “Hayatımızı kolaylaştırması gereken teknoloji maalesef giderek bizi hayattan koparıyor. Sorumluluk sahibi bireyler olarak bu gidişatı eli kolu bağlı izleyemeyiz. Çocuklarımızı teknolojiden uzak tutmak yerine, onlara teknolojiyi bilinçli kullanmanın yöntemini göstermeli ve onun eğitimini vermeliyiz.” diyerek hem tehlikeye hem de yapılması gerekenlere dikkat çekti.
Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamaları son derece yerinde ve önemliydi.
Hemen belirtmem gerekirse teknolojiye sahip çıkmak, yararlanmak elbette zorunlu olduğumuz bir durumdur. Bu tartışmasız bir gerçektir. Burada bahsettiğimiz konu teknolojinin (internet, cep telefonu, tv, bilgisayar oyunları, … vs.) bağımlılık şekline varan kötüye kullanımıdır.
TBMM’de görev yaptığım 2002-2015 yılları arasında uzun süre Sağlık Komisyonu Başkanlığı yaptım.
“Teknoloji Bağımlılığı” dünyanın gündeminde yeterince yer almadığı günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek irade, öngörü ve destekleriyle “Teknoloji Bağımlılığı” konulu toplantılar düzenleyerek, bilim adamları ile ciddi bir bilgi birikimi oluşturduk.
Bu çalışmaların sonucunda 2011 yılında da Dünya Sağlık Örgütü’ne resmen başvuru yaparak “Teknoloji Bağımlılığı” konusunda Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nde olduğu gibi uluslararası ve ulusları bağlayan bir sözleşme yapmasını ve bu sözleşmeye tüm ülkelerin uymasını talep ettik (21.03.2011). Çocukların ve gençlerin, teknolojinin zararlı etkilerinden ancak bu şekilde korunabileceğini, bir ülkenin tek başına alacağı kararlarla bunu başarmasının mümkün olmadığını ifade ettiğimiz başvurumuza aradan geçen yıllara rağmen maalesef yanıt alamadık.
Bugün geldiğimiz noktada “Teknoloji Bağımlılığı” aileleri, çocuklarımızı, gençlerimizi çok ciddi bir şekilde tehdit etmekte ve enfeksiyon etkisi barındırmadığı halde adeta bir virüs gibi tüm dünyaya yayılmaktadır.
Virüs kelimesini özellikle kullanıyorum çünkü bu bağımlılık ruh sağlığı gibi beden sağlığını da olumsuz etkilemekte ve korkunç bir hızla bulaşmaktadır.
Bu virüse maruz kalan bireylerde omurga eğilmeleri, bel boyun rahatsızlıkları, göz rahatsızlıkları, el bileği ve parmak eklem rahatsızlıkları bel-kalça postür değişiklikleri, damar tıkanıklıkları, obezite gibi birçok sistemsel rahatsızlıklar baş göstermektedir.
Bunun yanı sıra aileler arasında sadakatsizlik, iletişimsizlik sorunları oluşmasına neden olmakta, yuvaları yıkmaktadır.
Bireyleri asosyalleştirerek insanlarla iletişim kurmak ve vakit geçirmek yerine tamamen sanal ortamlarda, sanal arkadaşlarla iletişime geçip hayatı onlarla paylaşmaya sürüklemektedir.
Yemek kültürümüzü zehirleyerek, beslenme alışkanlıklarımızın değişmesine neden olmakta ve çağımızın hastalığı obeziteye kapanmaz bir kapı açmaktadır.
Bu virüsün zararlarını saymakla bitiremeyiz.
Şu anda özellikle çocuklarımız ve gençliğimiz korkunç bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Bir ülkenin gençliği korunamıyorsa geleceği yok demektir.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin sokaklarda özgürce oyunlar oynayabilmelerini sağlamak ve bu kültürü onlara benimsetmek belki de yapılacakların en başında gelmelidir.
Bilim insanlarımızın “Teknoloji Bağımlılığını nasıl engelleyebiliriz”, “Çocukları ve gençleri nasıl koruyabiliriz” sorularına ivedilikle yanıt üretmesi gerekmektedir.
4.Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’ni bu anlamda önemli bir adım olarak görüyorum.
Umarım büyük ümitler ve büyük umutların hedeflendiği ve büyük bir mutlulukla biten bu kongre yepyeni hayatların başlangıcı olur…
Her türlü bağımlılıktan uzak, sağlıklı yarınlar dilerim.