1
Ruşen Çakır 8 Aralık tarihli yazısını şöyle bitiriyor: “(IŞ)İD ve El Kaide gibi yapılanmaların yol açtığı derin tahribat ile AKP-Cemaat savaşıyla bozulan büyünün yerine yeni bir şeyin konul(a)mamasını birlikte değerlendirdiğimizde, çok da uzun olmayan bir vadede Türkiye’de İslami camiayı bir tür çölleşmenin beklediğini ileri sürebiliriz.”
Umarım Ruşen Çakır’ınki bir temenni değildir. Eğer entelektüel bir çaba ve arayıştan sonra bu sonuca vardı ise (her ne kadar yazının içinde buna dair görüşler varsa da yeterli değildir) konunun üzerinde durmak gerekir.
Doğrudur.
Dışarıda şiddete dayalı örgütlenmeler, içerde ise Fethullah Gülen kalkışması İslami camiada büyük bir tahribata neden olmuştur, etkileri de bir süre devam edeceğe benzemektedir.
Ayrıca siyasal iktidarın, süresi boyunca İslamcı entelektüel üretim üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu da iddia edilebilir.
Ancak bizim gözlemlerimize göre uzun vadeli gelişmeler İslami camianın çölleşmesine değil, gürbüzleşmesine imkan sağlayacak gibidir.
Kısaca söylemek gerekirse;
İslamcı camia her gün dünyanın ve Türkiye’nin ürettiği problemlere cevap üretirken, Dünya ve Türkiye üzerinden yürüyüşünü sürdürürken, bir taraftan da kendi özeleştirisini yapmakta, eksikliklerini, yanlışlıklarını, sapmalarını düzelte düzelte yürümeye devam etmektedir.
2
Mesela 8 Aralık tarihli Ekrem Dumanlı’nın yazısına bir bakalım.
Dumanlı başka bir bağlamda yazdığı yazısında İslami camiadan bir takım isimlerden ve onların söylediklerinden bahsetmektedir.
Hayrettin Karaman için ‘Siz ey devleti yönetenler!’ diye başlayan haykırışıyla yoksulların hakkını yiyenlerden hesap sormak gerektiğini söylüyor. Cevat Akşit’ten bahisle “Cevat Akşit Hoca da rüşvet ve bazı yolsuzlukları sayarak yemin ediyor ‘üzerimize lanet yağar’ diyerek uyarıda bulunuyor.”
Devamla “Yusuf Kaplan daha mert ve net söylüyor gerçeği ‘çözülüyoruz, çürüyoruz, herkes Ankara’da iş takibinde, felaket bu.’ Ali Nur Kutlu adıyla yazı yazan ve yakın zamana kadar önemli bir kamu kuruluşunda görev yapan bir arkadaş bakın ne diyor; ‘Hiç bilmediğimiz yerden hesaba çekildik, paradan, makamdan, mevkiden... Bu davanın çocukları imtihanı kaybetti, günahlara battı, gaflete daldı ama affeden, bağışlayan, merhamet eden bir Allah’a inandı.’ Ya Şevki Yılmaz’ın içerden yükselen şu feryadı; ‘Konferanslar münasebetiyle gittiğim ehliyet ve emanete ihanetle ilgili duyduklarımdan ve gördüklerimden dolayı başımıza büyük bir belanın gelmesinden korkuyorum.’
Şimdi. Dumanlı’nın yazısında yer verdiği isimlerin Cemaat(!) hakkında ne düşündüğü, bu isimlerin Fethullah Gülen örgütü hakkında görüşlerini ve düşüncelerini ortaya koyduğunda, başta Ekrem Dumanlı olmak üzere bu isimlere nasıl saldırıldığı ve ahlaksızca tehdit edildiği başka bir mesele.
Dumanlı kendi tezine örnek olsun diye iyi ki bu kişilerin söylediklerini derlemiş ve bir araya getirmiş.
İşte benim söylediğim de bu;
Tam bir özeleştiri.
Dikkat ederseniz Dumanlı’nın saydığı isimler nerdeyse İslamcı camianın tamamını temsil edecek isimler.
Hayrettin Karaman Hoca gibi akademik İslamcı camianın temsilcilerinin yanında Cevat Akşit ve Şevki Yılmaz gibi daha popüler İslamcılığı temsil edenler de var, Yusuf Kaplan ve Ali Nur Kutlu gibi daha entelektüel camiayı temsil edenler de. Ayrıca bu listeyi çoğaltmak da her zaman mümkündür.
Çürümeye, yozlaşmaya, statükoya saplanma ihtimaline karşı içimizden her zaman, her kesimden uyarıcıların çıkması bir handikap değil, İslamcı yürüyüşün varlığının ve geleceğinin teminatı mesabesinde kıymetli olgulardır.
Yarınki yazımda bu konuya devam edeceğim.