Beklenenin aksine tutuk başladık maça.
'İlk 5 dakika orta sahayı geçmedik' desek yeridir.
Zaten 7’inci dakikada gol yedik.
Aşırı stresin takımı negatif etkilediği bir gerçek.
Halbuki 7 puanlık farkla çıkılan bir maçta,
Çok şey farklı olmalı.
'Belki erken gelen gol kamçı niteliği taşır' diyordum ki,
İkinci Başakşehir golü geldi.
Beşiktaş'a en geride oyun kurma şansını vermeyen bir taktikle oynayan Başakşehir,
Kurduğu oyun planına eksiksiz uyunca,
Daha 12’nci dakikada bu tablo çıktı ortaya.
Şenol Hoca'nın B planını beklerken,
Oğuzhan'ın muz gibi topunu gördük direkten dönen,
Zaten o dönen top,
Bizim kaleye atak olduğunda, çok enteresandır 3 oldu.
'Hiç beklemiyorduk' deyin,
'Şok' deyin,
'Travma' deyin,
Ne derseniz deyin.
Haddinden fazla hedefe kilitlenmenin güneş yüzü görmemiş ürünüydü bu.
Geri dönüş için
Takımın kendisine gelmesi için,
Aynı şekilde acil bir silkelenme gerekliydi,
Bir kıvılcım, şemsiyeyi ters çevirebilirdi.
Lakin o minvalde bir hareketlenme görmedik Beşiktaş'tan,
Şoku atlatmamız değil de,
Hani biraz kıpırdamamız 35’inci dakikayı buldu.
Bu arada Quaresma'nın yüzde yüzü var ama
O kadar.
İlk yarının sonunda sakatlanan Atiba,
İkinci yarıda yerini Tolgay'a bırakmıştı.
Sağ şeridi kilitlemiş kamyonun arkasında kalmış gibi hissediyordum kendimi.
Direksiyonu hafif sola kırıp,
Boş şeride çıkmamız gerekiyordu ama
Bu mantıkla ancak,
Babel-Aboubakar değişikliğine gidebildik.
Ne hızlanabiliyorduk,
Ne o klasik ablukamız sahne alıyordu.
Ne de gol atmak için bir çaba vardı.
Ne diyelim,
Futbolcuları tek tek ele aldığımızda,
'Hiç biri gününde değildi' diyelim bari!
Olsun.
Bugün de böyle olsun.
4 puan iyidir.
Enseyi karartmayın.