Günlerden bir gün Bursa ile maç yapıyoruz,
Gol yemişiz,
Zaten asabımız bozuk,
Üstüne golün nizami olmadığını düşünüyoruz,
Zaten maçın içine edilmiş,
Akşama bekliyoruz ki yayıncı kuruluş
Pozisyonlara piero’yla çizgiler falan çeksin.
Biz de bakalım nasıl gol yemişiz.
Biliyorsunuz eskiden stüdyoya tuvalet kağıdı getirip,
Çizgi olsun diye ruloyu açarlardı.
Şimdi öyle zahmetler de yok.
Basıyorsun düğmeye iş bitiyor.
Lafı uzatmayalım,
Beşiktaş taraftarının ve kamuoyunun günler süren ısrarına rağmen
Piero yok ortada…
Dün biraz tozlu raflardan çıkan devlet bilgileri gibi az bir şeyini kamuoyuyla paylaştılar ama yetmez.
Biz yediğimiz golün pierosunu da istiyoruz.
Biz Piero dedikçe, onlar bize inat;
Şansal’ın yanına Del Piero’yu getirip koymasınlar.
Yaparlar mı?
Yaparlar vallahi.
***
Yine günlerden bir gün Bursa’yla maç yapıyoruz,
Quaresma korner kullanmak için her köşe gönderine gittiğinde,
Çocuğun üstüne meteor saldırısı gibi cisim yağdığını görüyoruz.
Tamam. Vatandaşlardan çiçek atmasını beklemiyoruz ama
Federasyonun, hakemlerin yaptırımları nerede?
Onları merak ediyoruz.
Beşiktaş tribünlerine
Bardağı masanın üzerine “Koy” dediler diye,
Zırp pırt ceza kesiliyorsa eğer,
3-5 maçı esirgemezsiniz herhalde değil mi!
Ha keza Caner’e.
El, kol ve bilimum dudak okumalarından dolayı verilen 6 maçı göz önünde bulundurduğumuzda,
Ki bence ceza doğru,
Süreci yanlış.
Ama maalesef sizin adınıza üzülerek söylüyorum ki;
Örnek teşkil etmekte,
Emre’ye de aynı kulvarda bir iyilik düşüneceğinizi düşünmüştük.
Lakin çıkan kararda,
Ne var?
Çocuk İngiltere’den gelmiş ağzı İngilizce kokuyor.
Sinirle,
“Seek The Greed” demiş diye, dediğinizi duyunca; cahilliğimize verin diyerek kendimizden utandık!!!
Ha unutmadan bir de çalgıcı…
Pardon algıcı bir kesim var.
Galatasaray, Sivas’a yenilince,
‘Fatih Terim geldiğinden beri ilk defa yeniliyor’ diye haber yapmışlar.
Pöh!
Arkadaş, duyan da zanneder ki
Sayın Terim 6 aydır Galatasaray’ın başında da ilk defa maç kaybetmiş.
Hepi, topu 3 maç yahu!
DOĞALLIK ZENGİNLİKTİR!
Maç yayın hakkı olmayan kanallar,
Maçları seyrettiremeseler de,
Çareyi canlı anlatımda bulmuşlar.
O eski radyo anlatımlarındaki Orhan Ayhan, Halit Kıvanç kıvamında olmasalar da
Bize ‘Güzel’ demek düşer.
Normal kanallar bu yola başvurunca,
Spor kulüplerinin televizyonları da kolları sıvamış. Buraya kadar da her şeye eyvallah.
Lakin,
Son cuma günü Bursa’yla oynadığımız maçın bizim kanalda anlatımından 1 dakikalık görüntü yolladılar bana,
Beraberliği yakaladığımız an var ya,
O golün anlatımını.
Maçın gidişatı ve daralan bölümle,
Yapılan yanlışlara olan isyanın arasında gelen gole
Öyle garip tavırlar yüklenmiş ki;
“İzleyenleri ne yerine koyuyorsunuz?” sorusu ortaya çıkmakta. Genç kardeşlerimizin ekmek parasına hürmeten,
Konuyu menfi olarak ele almamakla beraber,
Yanlıştan dönmeleri tavsiyesiyle iki kelam edelim.
Beşiktaş televizyonundaysanız eğer
Ve size görev verilmişse,
Durum vehameti,
Konum muhabbeti,
Final hareketleriniz dobra olmalı.
Ben size, 2002-2003 sezonunun ilk İnönü maçında,
Kocaeli’ne bir son dakika golü sevinci anlatırım ki;
Değil kağıtları havaya atmalar,
Siz maçı anlattığınız masayı, kameramanın kafasına atsanız lafı olmaz.
Anlayın gari.
O yüzden size tavsiyem,
Herkes her şeyin farkında olduğundan,
Kendi normal halinizden dışarı çıkmamanızdır.
Doğal olmak en büyük zenginliktir,
Bilginize…
Aksaray ve Güzel Adam
Malumunuz sevgili Süreyya Ağabeyin
Nam-ı değer Malzemeci Süreyya’nın
Belgesel filmiyle uğraşılıyordu ne zamandır.
Nihayetinde bitti.
Ve bu hafta vizyona giriyor.
Yakışır Süreyya Ağabey’e.
Emeğiyle bir yerlere gelen herkese selam olsun.
Yapımcı firma bana da uğradı.
‘İki kelam sen de et’ diye,
‘Seve seve’ dedim.
Mikrofona ne anlattım hatırlamıyorum ama
Bu filmin anısına bu satırlara bir hatıra bırakmak istiyorum müsaadenizle:
Günlerden bir gün,
Aksaray Üniversitesi’nde panel yaptıktan sonra,
Olmazsa olmazımız çaya geçtik.
Hem laflıyoruz çocuklarla,
Hem de çayımızı yudumluyoruz.
Telefonum titredi,
Karşıdaki bir şeyler diyor.
Ben de dedim ki, “Niğde’deyim yarın konuşalım.”
Vay efendim.
Masada bir gürültü, bir tufan, bir protesto…
Ne Niğde’si ağabey burası Aksaray diye bir isyan,
Tabii makara, şamada gırla.
İstinaden,
Süreyya Ağabey’in Aksaray’la ilgili anısını anlattılar,
Yıkıldı masa.
***
Niğdeli, pardon Aksaraylı arkadaşlar.
Beşiktaş’ın maçına geliyorlar İstanbul’a.
Gelmişken bir iki gün daha takılalım, Nevzat Demir’e de gider futbolcularla resim çektiririz, anımız olur diye plan yapıyorlar.
Gidiyorlar ki idman bitmiş.
Topçu, popçu yok ortalıkta.
Ahlar, vahlar arasındayken,
Malzemeci Süreyya beliriyor bir yerlerde.
Sırtında top çuvalı, yelekler falan.
Arada demir kapı var.
Bizimkiler sesleniyorlar,
“Süreyya Ağabey bir resim.”
Süreyya Ağabey de zaten cebelleşiyor,
“Şimdi çok işim var” demekle yetiniyor.
Çocuklar da diyor ki,
“Ağabey ta Aksaray’dan geldik, ayıp oluyor.”
Muhterem inceden sinirleniyor.
“Oğlum ben her gün Bayrampaşa’dan geliyorum.
Ne olmuş siz Aksaray’dan geliyorsanız!!!”
Sevgiyle, sıhhatle, muhabbetle kalın.