Hatırlar mısınız, bilmem? Bir zamanlar bu ülkede Yeni Demokrasi Hareketi diye bir “aydınlar girişimi” vardı.
Bir “girişim”, bir “inisiyatif” olarak başlamıştı ama bir siyasi hareketin (partinin) entelektüel altlığıydı.
Başında, “çapulcu” olmakla övünen Cem Boyner vardı.
Bugün Fetullahçılıkla maruf liberaller de partinin yetkili kurullarını oluşturuyordu.
Parti, bir “entelektüel altlık” olarak kaldı.
Önce Cem Boyner istifa etti...
Sonra Fetullahçı liberaller...
İstifalar, politikaya hevesli bazı harisleri yolundan alıkoyamadı tabii; partileştiler, seçime bile girdiler ama boylarının ölçüsünü aldılar.
Parti henüz “entelektüel altlık”ken, bir anti-Atatürkçülük rüzgârı esiyordu.
Başı da Mehmet Altan çekiyordu tabii.
Daha doğrusu, Mehmet Altan, Atatürk düşmanlığı yaparak, partiye müşteri çekmeye çalışıyordu.
Soranlara da, “Atatürk’le bir alıp veremediğimiz yok, biz tarihi kişiliklerin ikonlaştırılmasına, mitleştirilmesine karşıyız” mealinde cevaplar veriyordu.
Sonra bir şey oldu...
Çok ilginç bir şey...
Mustafa Kemal’in ikonlaştırılmasına/mitleştirilmesine karşı çıkan arkadaşlar (başta M. Altan), eski mebuslardan Hüseyin Avni Ulaş’ın kabrini ziyaret ederek “törenle” çelenk bıraktılar. Daha doğrusu, merhum liberal mebus Hüseyin Avni Bey’i ikonlaştırdılar/mitleştirdiler.
Söylemesi ayıptır; YDH girişiminin hariçten gazel okuyan bir müntesibi olarak, “Madem Atatürk ikonuna karşısınız, neden Hüseyin Avni Ulaş’tan yeni bir Atatürk yaratmaya çalışıyorsunuz?” demiştim ama dinletememiştim.
Bu olayı hatırlatmamın sebebi şu:
Siyasi partiler, bazı tarihsel kişilikleri (Sultan Abdülhamit’ten Necip Fazıl’a, Mustafa Kemal’den Nihal Atsız’a vs...) referans alırlar.
Bu son derece doğaldır.
Boyner’in YDH’sı da Hüseyin Avni Ulaş’ı referans almıştı ama temel bir hata yapmıştı: İkamecilik... Atatürk’ü yerinden edip, Ulaş’ı oturtmaya çalışmışlardı.
Sadede gelelim:
Geçenlerde yeni bir parti kuruldu: Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi.
Kimleri (hangi tarihsel kişilikleri) referans aldığını merak ettiğimiz parti, geçen hafta bir “açılım” yaptı ve romancı Halide Edip Adıvar’ı mezarı başında andı.
İsterseniz önce konuyla ilgili haberi okuyalım: “Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi’nin Kültür Sanat Politikaları’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sema Silkin Ün, Gelecek Partisi Yönetim Kurulu üyesi Fatma Aydın Ateş, Kültür Sanat Komisyonu üyeleri Esma Afandi, Zeynep İlhan ile birlikte Halide Edip Adıvar’ı kabri başında andı. Sema Silkin Ün, ‘Demokrasi mücadelesindeki örnekliği bugün de ilham kaynağı hepimize’ dediği Adıvar’ın kabrine çiçek bıraktı.”
Demokrasi mücadelelerinde Halide Edip’i referans almışlar.
İyi etmişler.
Nene Hatun’u referans alacak değillerdi ya...
Fakat küçük bir sıkıntı var:
Bizim bildiğimiz Halide Edip, millî mücadelede “heyecan” göstermekle birlikte, “mandacı” görüşleri (İngiliz ve Amerikan himayesini) savunmuş, ölünceye kadar görüşlerinden vazgeçmemiş bir yazarımızdır.
Üstelik, tesettür (ve genel olarak “dindar”) düşmanlığının sembolü olan “Vurun Kahpeye” mottosunun da en “kararlı” mucidi ve müntesibidir.
İşte bu Halide Edip’i referans alıyorlar, “ilham kaynağımızsın” filan diyorlar.
Fazla söze gerek yok.
Layıklarını bulmuşlar!