Üzerinden 6 yıl geçti... Yani ilk sivil ve “seçilmiş” Cumhurbaşkanına 6 yıl önce kavuştuk.
Dolayısıyla şer cephesi “Türkiye batacak” edebiyatına 6 yıl önce başlamış oldu.
Sonra lafı Muharrem İnce’nin ağzına verdi.
Üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ Cumhurbaşkanlığı hükümet modelinin ekonomiyi batıracağını, dövizde trajik bir yükseliş olacağını söylüyorlar.
Dayandıkları bilgi nedir?
Muharrem İnce...
Muharrem İnce de Amerikalılardan duymuş... (İnce’nin esrarengiz Amerikalıları yine mi devrede?)
Duyumun “analiz” olduğunu böylece Muharrem İnce’den öğrenmiş oluyoruz. Böylece, dövizdeki dalgalanmanın siyasetimizle ve iç işleyişimizle (“yeni sistem”le, yani Berat Albayrak’la) ilgili olduğunu kanıtlamış oluyorlar.
İnce, hangi ekonomik bilgisine ya da siyaset görgüsüne dayanarak böyle bir tahminde bulunabilir ki?
Ekonomiden ne anlar ki?
Dövizdeki dalgalanmanın “spekülatif bir atak” olduğunu, en muhalif iktisatçılar bile söylüyor.
Dövizdeki dalgalanmayı “yeni sistem”in arazı gibi sunan dangalakların iddiasına gelince...
Pandemiye rağmen mali disiplinden taviz verilmemiş... Hiçbir dönemde “seçim ekonomisi” uygulanmamış... Mesela, Demirel gibi, “Kim ne vaat ediyorsa, biz 5 fazlasını veriyoruz” denilmemiş... Kambiyo rejimi değişmemiş... Bankacılık sistemi sağlam... Ülkede “hükümetsizlik” tehlikesi yok... Turizm gelirlerinde pandemiye rağmen dramatik bir düşüş yaşanmamış. İhracat rakamları ha keza.
Bütün göstergeler olumlu.
Hal böyle iken, nasıl oluyor da dövizde “anormal” bir dalgalanma yaşanıyor?
Bu nasıl oluyor?
Dangalak taifesine bakarsanız, TL’nin ilk kez devalüe edildiğini zannedersiniz.
Kaldı ki, açıkça bir “devalüasyon” tehlikesi de yok.
Döviz fiyatları mutlaka aşağı inecektir.
Nitekim iniyor.
Ne kadar aşağıda olacağı da belli değil... “Spekülatif atak” işlevsizleştirildikten sonra anlayacağız işin boyutlarını.
Eski sistem cari iken de dövizde dalgalanmalar yaşanıyordu.
Hem de daha vahşi boyutlarda...
Dangalak taifesine 1994 ve 2001 devalüasyonlarını hatırlatırım.
Baksınlar... Paramız ne kadar değer kaybetmiş, ekonomimiz nasıl dibe inmiş, bankalarımız nasıl “batırılmış”, işsizlik rakamları hangi oranlara yükselmiş?
Zahmet olmazsa şu sorulara da cevap arasınlar:
IMF nedir? Cottarelli kimdir? Kemal Derviş nerden ithal edilmiştir?
Daha eskilere gitmeye gerek yok...
Mahcup olurlar...
Sabit kur politikasının uygulandığı dönemlerde (parlamenter hükümet modelinin cari olduğu “en mutlu” dönemlerdir bunlar), devalüasyon, bizzat devlet eliyle yapılırdı... “TL’ye bu kadar değer fazla... Döviz fiyatlarını şu miktarda artıralım...” denirdi.
O miktar da genellikle, yüzde 50’den aşağı düşmezdi.
İsmet Paşa hükümetleri bunu sık sık yapardı.
İşadamları (ithalatçılar) döviz ihtiyaçlarını genellikle karaborsadan temin ederdi.
Üstelik cebinde dövizle yakalananlar hapse tıkılırdı.
Biz bu dönemleri de yaşadık...
Demek ki neymiş?
Dövizdeki dalgalanmanın nedeni “Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli” değilmiş.