Bu soruyu “özgürlükler” konusunda sordum.
Kafadan düşüncemi söyleyeyim: Mehmet Sevigen, Yılmaz Ateş ve Yıldıray Sapan’a güvenir, özgürlükler (özellikle başörtüsü özgürlüğü) konusunda geri adım atmayacaklarına inanırım.
Gerçi partiyle bağlarını kestiler, Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla “ihraç” edildiler ama benim gözümde “hakiki” CHP’li onlar.
Emine Ülker Tarhan... Güvenmem.
Şahin Mengü... Güvenmem.
Önder Sav... Güvenmem.
Onur Öymen... Güvenmem.
Barış Yarkadaş... Güvenmem.
Eren Erdem... Kemalist değildir ama güvenmem.
Hüseyin Aygün... Halaoğlu kontenjanından Meclis’e girmiştir. Kemalist hiç olmamıştır ama güvenmem.
Gelelim “esas oğlan”a...
CHP’deki en güçlü “Kemalist damarı” oluşturan Muharrem İnce’ye...
Muharrem İnce’ye güvenir miyim?
Kararsızım.
Muharrem İnce kamuoyu önünde teminat vermiş, inançlı kesimin “kazanım” olarak gördüğü özgürlüklerden geri adım atılmayacağını bildirmişti.
Bunu bir “teminat” saymalı mı?
Kamuoyu önünde, “Hayır, geri adım yok” diyen CHP’liler, bu sorunun (evet, başörtüsü hâlâ “sorun” olarak görülüyor) süreç içinde, “kendiliğinden” hallolacağını, çünkü bir gün “başörtüsüne ihtiyaç kalmayacağını” söylüyorlar.
İhtiyaç olmaktan çıkan bir “aparat”, nasıl olsa taraftarlar bulamayacak ve bu mesele de “kendiliğinden” hallolacak.
Peki, bu nasıl olacak?
Başörtüsü (ya da inanç alanına ait özgürlükler) nasıl “sorun” olmaktan çıkacak?
Şöyle olacak:
Muharrem İnce bir gün Cumhurbaşkanı olursa (millet ittifakı da Meclis’te yeterli çoğunluğu sağlarsa), Türk halkı zorunlu bir eğitim seferberliğine tabi tutulacak.
Eğitilmiş (ve dolayısıyla “çağdaş düşünce”yle donanmış) bireyler, başörtüsüne ihtiyaç duymayacakları için, bu “sorun” da “kendiliğinden” çözülmüş olacak.
Hâlâ böyle bakıyorlar...
Hâlâ inanç alanına ait özgürlüklerin bir “hak” değil, eğitimle düzeltilecek bir “araz” olduğuna inanıyorlar.
Özet olarak şunu söylüyorlar: “Topyekûn yasaklamak yerine, tedrici yasaklama yöntemini benimsemeliyiz. Önce sosyolojiyi hazırlamalıyız ki, yasaklar ters tepmesin.”
CHP’nin sihirli değneği “eğitim”, diğer meselelerimizi de halledecek.
Mesela kalkınma ve refah...
Kalkınma ve refah, ancak, CHP’nin kesintisiz iktidarıyla mümkünmüş... CHP’nin kesintisiz iktidarı da, ancak ve sadece eğitimle sağlanabilirmiş.
Meselelerimizi “eğitim”e havale etmek...
İyi hoş da...
Bu süper buluş bazı riskleri barındırmıyor mu?
Eğittiğiniz halk, bakalım CHP’ye meyledecek mi, inanç ve değer tercihlerinden vazgeçecek mi?
Çünkü şişede durduğu gibi durmayan ve bidon kafa olmaya teşne tuhaf bir halkımız var. Üstelik göbeğini kaşıyor...
Şu “eğitilmemiş” haliyle bile yanlışı doğruyu tefrik edebildiğine, hatta seçimlerde “ince ayar” çekebildiğine göre, eğitilmiş ve “formasyondan geçmiş” haliyle kim bilir hangi çılgınlıkları yapar!
Güven olur mu bu halka?