Dünyada kadınların hak arama çabaları çok farklı alanlarda yaşanıyor. Batılı beyaz kadının mücadele ettiği ile Müslüman kadınların hak arayışları birbirine benzemediği gibi, Afrikalı kadınların da çok ilginç mücadele alanları var. Kadın sünnetinden AIDS ile mücadeleye kadar… Sözgelimi Moritanya’da kadınlar ilginç bir gelenekle daha mücadele ediyor. Moritanya’da güzellik algısı dünyanın diğer bölgelerinden hayli farklı. Bir kadın ne kadar şişmansa o kadar makbul. 60 kilonun altında bir kadının evlenmesi zor. Bu sebeple kız çocukları küçük yaşlardan itibaren şişmanlatma kamplarına alınıyor. Çünkü şişmanlık zenginlik göstergesi kabul ediliyor. Deve sütü, keçi eti gibi besinlerle daha çocukken şişmanlığın yolu açılıyor, vücutlar adeta şişiriliyor. Öyle ki, direnenlerin ayak parmakları kırılıyor. Şimdilerde bu gelenekle mücadele çalışmaları yapan sivil oluşumlar var.
***
Bugün en az gelişmiş ülkeler listesinde yer alan Mali, bir zamanlar önemli bir ticaret ve ilim merkeziydi. 14.yy’da Maliki mezhebi fakihlerinin yoğunlaştığı bir ilmi hareket yaşanıyordu bölgede. Fas ve Mısır’dan birçok alim buraya gelerek yerleşti. 16.yy’da ilim şehri Timbuktu’nun çeşitli yerlerindeki 180 medresede 25 bin öğrenci eğitim görüyordu. Kahire ve Fas medreseleriyle yakın diyalogda olan bölgede en fazla ticari gelir, kitap satışlarından elde ediliyordu. Altın, fildişi, tuz ve kerestesiyle önemli bir ticaret merkezi olup, toplum olarak da son derece kozmopolit bir yapısı vardı. Farklı milletlerden insanlar yaşıyordu. Bu zenginlik bölge ülkelerinin dikkatini çekti ve bir takım siyasi mücadeleler sonunda Timbuktu istikrarsız günler yaşamaya başladı. Fakat asıl kayıplarını 1894’te Fransız işgali ile yaşadı. İlmi açıdan zengin bir geçmişe sahip Timbuktu’nun Hıristiyanların hakimiyetine girmesi, bu ilmi miras üzerinde çok derin izler bıraktı. En eskisi 13.yy’a ait 300 bine yakın yazma eserle müstesna bir merkez olan bölge, Batı Afrika’da İslam’ın kökleşmesi adına çok özel bir etkiye sahipti. Fransız sömürgesi olduktan sonra da kaybetmeye devam etti. En son terör sebebiyle el yazmaları büyük risk altına girdi. Bir kısmı başkent Bamako’ya, bir kısmı da koruma kılıfı altında muhtemelen Batılı ülkelere gitti. Afrika’nın sefaletle, geri kalmışlıkla anılmasına o kadar alışmışız ki, bir dönem güçlü bir ticari ve ilmi merkez olmasını hayal dahi edemiyoruz. Oysa Timbuktu bir çöl incisiydi.
***
Afrika araştırmalarının büyük ismi merhum Ali Mazrui, Afrika tarihini yerli, İslami ve Batı medeniyetleri arasındaki bir etkileşim tarihi olarak görür. Ve bir konuşmasında Türkiye’nin Afrika’nın yeniden kendini bulması noktasında kritik öneme sahip olduğunu söylemişti. Kıtadaki derin Osmanlı etkisinin, Türkiye tarihinde her ne kadar bir dönem bağ koparılmış olsa da, ilişkilerin tesisi için bir maya olduğuna atıfla Türkiye’nin misyonunu hatırlatıyordu. Son 10 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaklaşımı da zaten tam da bu bakış açısıyla ‘Afrika’ya Afrikalı çözümler’ formülüyle sürüyor.