Kavramsal çerçevesi 1. Dünya Savaşı’nın 100. yılı üstüne yapılandırılan 4. Uluslararası Çanakkale Bienali 27 Eylül – 2 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Filistin’den Somali’ye, Irak ve Suriye’den Orta Afrika’ya, yakın ve uzak coğrafyalarda süregiden savaş ve yıkım döngüsü bağlamında, 2500 yıl önce Platon tarafından dile getirilmiş “Savaşın sonunu yalnızca ölüler görür”sözü Bienal’in başlığı olarak seçildi.
YIKIMIN COĞRAFYASI
Bienale, özellikle bugüne değin ürettikleri yapıtlarıyla Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu ekseninde küresel savaş ve barış süreçlerini, savaşların ve savaş sonrası gelişmelerin siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel etkileriyle yol açtıkları değişimleri değerlendiren, irdeleyen ve yorumlayan sanatçılar davet edildi. Etkinliğe Bosna Hersek, Slovenya, Rusya, Sırbistan, Romanya, Lübnan, Filistin, Ermenistan, Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Yunanistan, İrlanda, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Avusturya ve Türkiye’den 37 sanatçı katılıyor.
Sergilerin kavramsal çerçevesinde yeni sınırlar ve göç hareketleri, söz konusu coğrafyadaki kültürlerin birbirinden kopuşu ve bu kültürlerin yeni süreçle dönüşümleri, yeni ekonomik sistemlerin ortaya çıkışı, Avrupa’nın ve Sovyetlerin kültür kolonizasyonu ve bu savaşla başlayan sürecin doğurduğu iki kutuplu dünyadan, küresel dünyaya geçişteki kopuşlar sorgulanıp irdelenecek.
‘BİENALDEYİZ’ KADIN GİRİŞİMİ
Çanakkale’nin özgün yapı ve kamusal alanları ile Korfmann Kütüphanesi, Eski Ermeni Kilisesi, Mahal Sanat ve civarındaki eski depolar gibi özgün mekânlar Bienal sergi ve etkinliklerine ev sahipliği yapacak. Çanakkale Belediyesi tarafından desteklenen Uluslararası Çanakkale Bienali’nin ayrılmaz bir parçası olan Bienal Genç, Bienal Çocuk, Bienal Engelsiz ve “Bienaldeyiz” Kadın Girişimi, hem ana sergiyi besleyecek hem de bienalin açık kalacağı 5 hafta süresince kentte farklı etkinlik ve çalışmalarla bienalin görsel ve düşünsel çıktılarını geniş kitlelerle buluşturacak.
Göç ve kültürel kopuş
Yeni sınırlar, göç, yeni ekonomik sistemlerin ortaya çıkışı, Kafkaslar, Ortadoğu ve Balkanlar'da kültürel kopuş kavramsal çerçeveyi oluşturuyor.