• $32,3391
  • 35,1003
  • 2322.01
  • 9079.97
22 Nisan 2014 Salı 01:56 | Son Güncelleme:

Bir öykünün 40 yıl hatırı var

Bir öykünün 40 yıl hatırı var

İlk öyküsünün yayımlanmasından bu yana yazın dünyamızın güçlü öykücülerinden olan Hasan Özkılıç edebiyattaki 40’ıncı yılını ‘Sonunda Herkes Yalnız’ adlı kitabıyla kutluyor. Yazarla edebiyat serüvenini ve sinemaya uyarlanacak olan romanı Zahit’i konuştuk.

SERAY ŞAHİNLER
seray.sahinler@aksam.com.tr

Sonunda Herkes Yalnız, ilk öykünüzün yayımlanmasının 40. yılında basıldı. Bize biraz bu 40 yıllık yazın serüveninizden söz eder misiniz? O günlerden bugünlere yazıyla ilişkinizde, yazıya bakışınızda değişen şeyler oldu mu? 
İlk öykünün Demokrat İzmir Gazetesi’nin sanat sayfasında yayımlandığı günü anımsıyorum. Turgutlu’daydık, yaz tatillerinde tuğla fabrikasında çalışıyordum. Gazete çarşambaları bir sayfasını edebiyata ayırıyordu. Öğlen arasında motora atlayıp çarşıya gidiyor, gazeteyi alıyordum. Merakla, öyküm yayımlanmış mı, diye bakıyordum. Gönderdiğim tarihten iki üç hafta sonra sayfanın yarısının “Anamın Umudu” adlı öyküye ayrıldığını gördüğümde çok heyecanlandığımı, sevindiğimi anımsıyorum. 

KESKİNLİKTEN VAZGEÇTİM

O günden sonra kendimi bir başka duygu içinde buldum. O dönem ülkemizde de toplumsal bir hareket vardı. Toplumcu gerçekçi sanat anlayışı sanatın her alanına egemendi. Kitlesel eylemin hızına ayak uydurmak zorundaydı sanat. Yazarlar, aydınlar 12 Mart darbesinde cezaevine atılmış, işkenceden geçirilmişti. Böyle bir dönemin sanatı etkilemesi, ilerici hareketlerin, darbe sonuçlarının, faşist baskıların sanata yansıması doğaldı. Bu düşünceden beslenen yazarların sanat anlayışı da çok keskindi. Benim yazdıklarım da bu duyguların etkisini taşıyordu. Sonraları bu tavrımdan, bu sanat anlayışımdan, yani böylesine keskinlikten vazgeçtim. Okudukça, kendimi geliştirdikçe kuru bildiriyle örülü bir içeriğin, dilin sanatın doğasına ters olduğunu kavradım. Bu dönemden sonra, 12 Eylül darbesi öncesi farklı bir öykü yazmaya başladım. Ama hayata bakışım, düşünsel yapıp değişmedi. 

SANAT İNSAN KOKMALI

Sanatın eğlence aracı olmadığını her zaman savundum. Sanat içinden çıktığı toplumun izlerini taşımalı. Sanat insan kokmalı; insanın sevinci, mutluluğu kadar, onun çıkmazlarını evrensel bir bakış açısıyla vermeli. Dünyanın kötülüklerine, sömürüye, savaşa, çevrenin tahribine, kötülüklerin neden olduğu acıya gözlerini kapatamaz sanat diye düşüyordum o zamanlar, bugün de böyle düşünüyorum. 

Bu 40 yılda bir de romanınız var. Zahit. Üstelik ödüllü bir roman. Roman yazmak sizin için nasıl bir deneyimdi? 
Aslında roman taslaklarım vardı öyküler yazıp yayımladığımda. Kimileri epey de ilerlemişti. Ama Zahit onların önüne geçti. Erden Kıral’la Vicdan filminin çekiminden önce İzmir’de, Turgutlu’da mekân bakıyorduk. İşte ben o bildiğim, tanıdığım Kasaba’yı, o gün bile çok da değişmemiş olan “Kürt Mahallesi”ni, tuğla fabrikalarını gezdiriyordum Erden Kıral’a. Bana, farklı kimliklere sahip insanların yaşadığı, gettolaştırılmış, örneğin Kürtlerin, Çingenelerin, Anadolu’nun farklı yerlerinden göçüp gelmiş gurbetçilerin yaşadığı bir mahalleyi yazıp yazamayacağımı sordu. Sanırım o gün yazabileceğimi söyledim. Romanı kafamda kurmaya başladım. Mekânları iyi biliyordum, notlar aldım, işte bir gün başladım, yazdım. Diğer iki romanım yarım kalmıştı. Zahit’i bitirdim.  

ÖDÜL BİR SORUMLULUK

Bir öykücü ve romancı olarak yapıtlarınız ödüllendirildi. Bu ödüller sizi ve yazıyla olan ilişkinizi etkiledi mi/nasıl etkiledi? 
Ödül, yazarı okura biraz daha yakınlaştırıyor. Daha çok tanınıyorsunuz, siz istemeseniz de “ödüllü yazar” olarak anılıyorsunuz. Aslında yazara büyük bir sorumluluk yüklüyor. Okuyucu, yakın çevreniz, edebiyat çevresi sizden daha iyisini yazmanızı bekliyor. Sonraki yazacaklarınızın üzerinde de bir yük oluyor. Bu duyguyu ben de yaşıyorum ve sevmiyorum tabii. 

YENİ FİLM GELİYOR

Daha önce Vicdan filmiyle sizin öyküleriniz sinemaya uyarlanmıştı. Zahit’in sinemaya aktarılacağı haberini aldık. Çalışmalar ne aşamada? 
Evet, yine Erden Kıral çekecek Zahit’i. Senaryo bitti. Kimi oyuncuları da belli. Erden Kıral romanı okuduğunda çok beğendi. Daha ilk günlerde romanı çekeceğini söyledi. Geçen yıl Orhan Kemal ödül törenine gittiğimde sözleşmeyi yaptık. Beklemeden senaryo çalışmasına başladılar. Film büyük olasılıkla bu yaz çekilecek. Mekân çoğunluk yine  İzmir olacak. 

YALNIZLIK ÇAĞINDAYIZ

Sonunda Herkes Yalnız: bu isim kitaptaki öykülerin toplamının bir özeti gibi. Zamane insanı bu kadar yalnız mı  ve bizi böyle yalnızlaştıran nedir sizce? 
Çağımız yalnızlık, bunalım çağı. İnsan kentte yalnızlık içinde kaybolup gidiyor. Bu yalnızlık, bu yabancılaşma Kafka’yı çıkarmış. Çarpık gelişme kültürde, sınıflar arası ilişkilerde, her alanda kendini hissettiriyor. Kitabım kent insanın yabancılaşmasını, yalnızlığını anlatıyor. Daha doğrusu ben böyle öyküler yazmaya çalıştım. 

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür
Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!