• $32,3937
  • 35,0867
  • 2325.07
  • 9079.97
2 Nisan 2013 Salı 02:00 | Son Güncelleme:

Hangi federasyonda kavga var?

Hangi federasyonda kavga var"

İhsan Arslan: "Büyükşehir belediyeleri yasası, il meclislerinin güçlendirilmesi, valilerin halk tarafından seçilmesi yoluyla halkın yerelde kendi kendini idare etmesi neticesi zaten söz konusu olacak. En uç noktada federasyona dönüştüğünü varsayalım. Federatif sistemle yönetilen ülkelerin neresinde bir kavga, gürültü var ki?" diye soruyor

AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili İhsan Arslan'la çözüm sürecini konuştuğumuz söyleşinin ikinci bölümünü aşağıda okuyabilirsiniz. Arslan'ın AKŞAM'a yaptığı çok çarpıcı ve samimi değerlendirmeler şöyle:

- Çözüm süreciyle beraber Öcalan bir siyasi figüre dönüşecek mi sizce?
Öcalan'ın siyasi bir figüre dönüşmesi bu sürecin başlaması ve yönetilmesi açısından bir şanstır. Çünkü şimdiye kadar siyasilerimiz "PKK tarafında bir muhatap yok ki! Eli silahlı insanlarla mı görüşelim?" diyordu ve inisiyatif kullanacak merci bulunamıyordu. Geldiğimiz aşamada tüm aktörlerin üstünde bir liderliğin var olduğunu devlet de toplum da kabul etti. Toplumun bu tarafında nasıl başbakan, hükümet, AK Parti güçlü ve aldığı kararları hayata geçirebilir durumdaysa; o tarafta da aldığı kararları taraftarlarına dikte edebilecek, dayatabilecek bir liderlik söz konusu. Ben bu bakımdan şans olarak görüyorum.

KÜRTLER DE ÖLDÜRÜLDÜ

- Bu işe bir çözüm bulunması gerektiğinin herkes farkında. Ancak Nevruz'da Öcalan'ın mektubunun okunmasının toplumda büyük bir tepkiye yol açtığını MHP'nin Bursa Mitingi'nde gördük. Toplumun bir bölümü "Eli kanlı, terör örgütü lideri" diye görülen Abdullah Öcalan'ı çözüm sürecinde aktör olarak kabul etmiyor...
Eğer çözmek için düşmanınızı muhatap almak mecburiyetinde iseniz, bu kaçınılmazdır. Zaten görüşme, müzakere, tartışma ve barışma iki taraf arasında olur. Ayrıca sadece Türkler öldürülmedi, Kürtler de öldürüldü. Hatta toplam 10 bin Türk öldü ise 40 bin de Kürt öldürülmüştür. Biz niye kendi ölümüzü önemsiyoruz da diğer vatandaşlarımızın ölülerini önemsemiyoruz? Bir kere bu psikolojiden, bu ruh halinden kurtulmamız gerekiyor. İki taraf da birbirini öldürmüştür, kimin daha çok mağdur olduğunu şu an tartışmaya gerek yok.

MANDELA'YI BİLİYOR MUYDUNUZ?

- Bu süreç "Öcalan'ın serbest kalmasına neden olacak" diye endişeler de yaygın. Getirir mi dersiniz?
Ben devletin de bu şekilde bir taahhütte bulunduğuna ya da bulunacağına asla ihtimal vermiyorum. Sürecin bu noktasında ve ilk basamağında bundan bahsetmenin mantığı yoktur. Çünkü bu, süreci tıkayacak bir konudur. İnanıyorum ki, iki taraf da bunun farkında ve bugün için Öcalan'ın geleceğini konuşmaya hiç gerek yok. Güney Afrika'da kim sizin ifadenizle o "kirli, eli kanlı" Mandela'nın ev hapsine alınıp, siyasete katılıp, devlet başkanı olacağını tahmin ediyordu ki? Geçen yıllar boyunca ödenmiş ağır bedellerin sonunda şu noktaya gelmiş olmalıyız: Artık birbirimizle kavga yerine kırılmış gönüllerimizi düzeltmeye çalışalım. Öcalan "Helalleşme zamanı" diyor. Bence bu tek başına çok çok önemlidir. Bize bu imkân sunuldu, bu bir fırsattır. Aydınların, Batı'daki insanların Kürtleri gerçekten kardeş görmelerini sağlayacak açıklamalarına ihtiyaç var. İki tarafın da gelecekte huzurlu, mutlu yaşaması, birlikte yaşama arzuları sonucu tahakkuk edebilir.

- Süreç ilerledikçe Türkiye'de idari ve hukuki düzenlemeler olacağı kesin. "Üniter devlet yapısı korunarak bu sorun çözülemez" diyenlerin yanında tam da bu nedenle endişeli olanlar da var.  Çözümün gerçekleştiği Türkiye nasıl bir Türkiye sizce?
Şüphesiz hukuki bazı tedbirler almak şart olacak. Özellikle Kürt tarafı değişikliklerin hukuki zemine taşınması ve desteklenmesi gerektiği kanaatindedir ki, ben de destekliyorum. İsteklerinin çoğu da yerine gelmiş ya da gelebilecek isteklerdir. Kimliğin tanınması konusunda problem yok. Anayasa değişikliğinde vatandaşlığın tanımı yapılarak ortak bir noktada buluşulacak. Anadilde eğitim konusuna Başbakanımızın karşı olduğuna inanmıyorum, her insanın doğal hakkıdır çünkü. Zamanla onun da çözüleceğini beklemek normal. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yoluyla daha önce özerklik olarak talep edilen bir husus vardı. Bana göre orada da bir ortak nokta yakalanmıştır. Büyükşehir belediyeleri yasası, il meclislerinin güçlendirilmesi, valilerin halk tarafından seçilmesi yoluyla halkın yerelde kendi kendini idare etmesi gibi bir netice zaten söz konusu olacak.

- Yani adına özerklik demeden aslında bir tür özerkliğe dönmüyor muyuz?
Bu kadar büyük bir ülkenin merkezden yönetilmesinin iyi sonuçlar doğurmadığı, refahı adil dağıtamadığı, işlerin pratik yürütülemediği düşüncesindeyim. Bu nedenle merkezi sistemler adem-i merkeziyetçiliğe dönmüştür çoğu yerde. Yani bunun en uç noktada federasyona dönüştüğünü varsayalım. Federatif sistemle yönetilen ülkelerin neresinde bir kavga, gürültü var ki? Amerİka, Almanya, İsviçre öyle. Birçok ülkede bu var. Dolayısıyla bu tür siyasi adımlar bu ülkenin geleceği için gerekli adımlardır; Kürtler veya PKK istiyor diye değil.

Dağlardaki sloganlar da kaldırılsın!

- Nevruz sonrası Batman'daki Atatürk heykelinde yer alan "Ne Mutlu Türk'üm diyene" yazısının sökülüp, yerine Atatürk'ün bir başka sözü olan "Yurtta sulh, cihanda sulh" konulmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Oradaki halk çok memnun. Süreçle alakası olmadığı halde sürecin gereği olarak telakki edildi. Ben o meseleyi yakından bildiğim için söylüyorum, halk bunu istiyor. Orada "Ne Mutlu Türk'üm diyene" lafını gören her Kürt rahatsız olur ve "Ne mutlu Kürt'üm diyene" deme ihtiyacı duyar. Sadece o değil, dağlarda taşlarda da buna benzer sloganlar var. Bunların kaldırılması gerekiyor, geç bile kalınmış. Ama bu, sürecin zihniyet değişiminin kurumlara, bireylere ve organlara yansıması olarak telakki edilmeli ve doğrudur,  olması gerekir. Ya "Ne Mutlu Kürt'üm" diye bir yazıyı da yazmalısınız ya da ikisini de silmelisiniz. Ben Türk olmayınca mutlu olamaz mıyım? Araplar, Amerikalılar mutlu değil mi yani?

Kuzey Irak'la ittifak güçlendirir

- PKK'nın oldukça fazla dış desteği  var ve Türkiye'ye karşı hep kullanıldı. Şimdi uluslararası konjonktürde ne oldu ki bize bu meseleyi çözdürecekler?
Sadece Avrupalıların ve Amerikalıların inisiyatifine bırakırsak ya da İran ve İsrail'in Türkiye'yle ilgili hesaplarını dikkate alırsak bu sorunun asla çözülemeyeceğini söyleyebiliriz. Ama iki şey bunu bozuyor: Birincisi, Türkiye'de siyasi iktidarın yerel bir kişilik kazanması ve kendi çıkarları doğrultusunda özgürce kararlar alıp, politika belirleyebilir duruma gelmesi. İkincisi, Türkiye'nin lehine duruş sergilemeyen ülkelerin biraz oyun dışında kalması. Amerika Ortadoğu'da bilfiil müdahil oldu sonra pişman olup, geri adım attı. Artık istediği şeyi dikte ettirme şansına sahip olmadığı için diğer ülkelerle işbirliği yaparak bölgede çıkarlarını korumaya çalışıyor. Avrupa'da ciddi bir ekonomik kriz var ve bu siyasi krizleri de getiriyor. Bu nedenle Türkiye'nin iç işlerine fazla müdahale etme şansları yok. Bizi çözüme yaklaştıran Türkiye'nin kendi iç sorununu tek başına çözmeye karar vermesidir. O yüzden ben buna "muhatapların ters köşeye yatması" diyorum.

BARZANİ DESTEKLİYOR

- Ne kastediyorsunuz?
Türkiye kimsenin beklemediği bir anda bu kararı vermekle birçok kişinin hesabını bozdu. Bu sürecin başladığından itibaren İsrail de, İran da, Suriye de, Amerika da Türkiye'yle ilişkilerini gözden geçirmek ve revize etmek durumunda kalacak. Türkiye çok büyük bir hamle yaptı ve bütünlüğünü korumaya yönelik adımlar atarken bölgede de daha güçlü rol oynayabilme imkânını elde etti. Burada önemli olan Türkiye'nin Irak Kürdistanı ile yaptığı anlaşmalar ve geliştirdiği yeni ilişkilerdir. Eğer biz Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtlerle ciddi ittifaka girersek hem kendi Kürtlerimiz ile ihtilaflarımızı çözmüş bir huzur ve refah ülkesi olmaya başlarız hem de dışarıda yaşayan Kürtlerle de dostane ve ekonomik işbirliğine dayalı yeni bir sürece geçmiş oluruz ki, bu nasıl komşularımızın işine gelmiyorsa bizim o kadar işimize geliyor.

- Siz Barzani'nin sürece dahil edilmesini hep savundunuz. Kürt sorununun çözüm sürecinde Öcalan'ın bir lider figür olarak öne çıkması Barzani'yi rahatsız eder mi?
Ben Barzani'nin rahatsız olduğunu düşünmüyorum. Barzani de -dünyanın nerede olursa olsun- Kürtlerin barış içinde savaşmadan ölmeden öldürmeden yaşamasını arzu ediyor. Bu yüzden bu gelişmeleri desteklediğini görüyoruz zaten.

İkna edin ve anayasaya "Kürtler Türk'tür" yazın

- İlber Ortaylı, Alev Alatlı, Hasan Celal Güzel gibi isimlerin yer aldığı 300 kadar aydın Türk halkına çağrı deklarasyonu yayınladı. "Türk milletinin adı vatandaşlık tanımı ve anayasadan çıkarılamaz" diyorlar. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben üzüldüm. Bazı isimleri orada görünce de şaşırdım. Bu, farkında olmadan da kan dökülmesine devam etmeyi istemek demek. Bunca ödenen bedelden sonra da bir etnisiteyi anayasada tutup, diğerlerini yok sayarak varacağınız bir yer yok. Kürtçe'yi bilmeyen bir Türk aydınının Kürtleri doğru okuması ve anlaması mümkün değildir. Biz Kürtlerin bir artısı var; doğduktan hemen sonra anadilimiz yanında Türkçe'yi öğrendiğimiz için Türk insanının neyi nasıl düşündüğünü anlayabiliyoruz.

- Akiller Heyeti'nde kapsayıcılık için bu görüşteki insanlar da olmalı mı?
Niçin heyet oluşturulacak, bilmiyorum. Niye bunlara akil dendi? Buraya alınmayanlar, akil olmayacak mı, bilmiyorum. Bunların sorumlulukları, yetkileri ne olacak? Daha belli değil. Birileri Batı insanına ve Doğu'da yaşayan Kürtlere artık barışmamız, birbirimizi sevmemiz, ortak sevdalarımız, ortak endişelerimiz, ortak sevinçlerimiz olması gerektiğini anlatmalı. Ama etnik tanımı anayasadan çıkarmamak lazım diyenlerle asla olacak bir şey değil. Türk, Kürt, Arap... Bu ülkede hepsi yaşıyor. Anayasada birini tanımladığınız zaman diğerini dışlar, egemenlik hakkını birine vermiş olursunuz. Türkiye'yi bölmek istiyorlarsa, bunu savunsunlar.

- Anayasadaki Türklük tanımının Atatürk döneminden beri etnik değil; kapsayıcı bir üst kavram olduğu değerlendiriliyor...
Bunun önemi yok. Kürtlerin bunu nasıl anladığı önemli burada. Çünkü rahatsız olan ve talep eden onlar. Hep birlikte silahsız, öldürmeden, öldürülmeden onları ikna edelim, anayasaya "Bütün Kürtler Türk" yazalım, yeter ki ikna olsunlar. İkna etme zorunluluğumuz var.

- Toplumun çoğunluğunu oluşturan Türklerin düşüncesinin önemi yok mu?
Türklerin ne düşündüğü daha çok önemli. Çünkü bu barış olacaksa Türkler ve Kürtlerin birlikte karar vermesi ve desteklemesine bağlı. Büyük nüfus Batı'dadır ve büyük nufusu da mutlaka ikna etmek, endişelerini gidermek ve sorularını cevaplamak gerekiyor. Sürecin bu noktasında buna ihtiyaç var.

Sadece Uludere'yle yargılayamayız

- Uludere raporu sizi tatmin etti mi?
Her iktidarın çok başarılı yanları yanında zaaflarının da olabileceğini düşünüyorum. Ben hükümetin ve onu temsil eden başbakanımızın böylesi bir cinayete göz yumduğuna veya karar mekanizması içinde olduğuna inanmıyorum. Bunu davranışlarıyla da ispatladı esasında. Hanımını, bakanlarını oraya gönderdi, kendisi acısını paylaştı. Ama o günün şartlarında askeri hiyerarşi içinde bilerek veya bilmeyerek, halen tereddütle karşıladığımız bir olay olmuştur. O insanların acısını paylaşmamak mümkün değil ama geçmişte buna benzer çok olaylar oldu. Devlet buna seyirci kaldı veya kendisi bizzat yaptı. Halk da bunları ya duymadı ya da sesini çıkaramadı. Bugün AK Parti'yi sadece Uludere ile yargılayamayız. Tamam, bazılarımıza göre eksi bir puandır, o yerini alır zaten. Uludere'de 34 insanımız öldü. Bu geçmişte ölen 40-50 bin insanımızdan çok mu daha önemli? Şimdi bu sürecin sonunda daha çok kaybımız olmasın diye adımlar atıyoruz. Eğer bu yüzden gözümüzün bir tarafını kapatmak, kulağımızın birini tıkamak gerekiyorsa, onu da yapmamız lazım.

RÖPORTAJIN İLK BÖLÜMÜ: ŞİMDİ ÇÖZEMEZSEK BÖLÜNÜRÜZ

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı
Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür
Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür