• $32,3307
  • 35,0623
  • 2283.19
  • 8971.34
30 Ekim 2011 Pazar 06:53 | Son Güncelleme:

Ankara Şam kumarını kazanacak

Ankara Şam kumarını kazanacak

Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Prof. Dr. William Hale'den Ankara'nın Şam siyasetine destek geldi: 'Türkiye Ortadoğu'daki mevcut siyasetinden u dönüşünde çok başarılı. Suriye konusunda muhalefete yatırım yaparak ise risk aldı, kumar oynadı. Ama hiçbir zaman risksiz siyaset olmaz. Bence de bu risk alınmalıydı'

Satır arası...
Geçen haftasonu TESEV ve British Council tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen Boğaziçi Konferansı'nda Ortadoğu ve Arap Baharı konusu ayrıntılı biçimde masaya yatırıldı. Konferansın basına kapalı bölümünde konuşanlar arasında son 50 yıldır Türkiye üzerine çalışan önemli bir isim de vardı: Prof. Dr. William Hale. İngiltere'nin önde gelen Ortadoğu araştırma merkezlerinden SOAS'ın Uluslararası İlişkiler  bölümündeki başkanlık görevinden emekli olduktan sonra Türkiye'ye yerleşen Hale ile çarşamba günü Cihangir'deki evinde görüşerek Arap Baharı ve bunun Türkiye'ye olan etkilerini konuştum. Bu duayen akademisyenin takipcileri için Profesör Hale'in gelecek sömestr Koç Üniversitesi'nde Ortadoğu siyaseti dersleri vermeye başlayacağını da buradan duyuralım. Hale'in gözünden Türkiye ve Ortadoğu fotoğrafı...

Şenay YILDIZ/ senay.yildiz@aksam.com.tr

Prof. Dr. William Hale'in Türkiye ve Ortadoğu'da yaşanan son gelişmelere ilişkin değerlendirmeleri şöyle:          
-  Ortadoğu'da Kaddafi çok yakın bir zamanda devrildi. Mısır ve Tunus'ta belirsizlik sürüyor. Siz Arap Baharı'ndan ne bekliyorsunuz?
Büyük ihtimalle farklı ülkelerde farklı sonuçları olacak. Mesela Tunus'a bakınca iyi eğitimli ve çok bölünmemiş bir toplum, çok büyük bir ülke olmamanın avantajı var. Bununla beraber, Libya'da büyük bir soru işareti var. Çünkü iç savaşın ardından Kaddafi henüz devrildi ve bundan sonra gerçekten demokratik bir rejime mi gidecekler, tam bilmiyoruz. Geçiş yönetimine şans diliyoruz. Ama Libya geçmişte hiç demokratik bir yönetim olmadı, bu nedenle işler biraz daha zor. Libya'nın büyük petrol ve doğalgaz kaynakları olması gibi avantajları da var. Vatandaşlarına çok yüksek standartlar sağlayabilir. Kaddafi döneminde böyle olmadı, çünkü Kaddafi parayı daha farklı harcamayı tercih etti. Ama sorumlu bir hükümetle Libya'da bu başarılabilir.
- Hüsnü Mübarek'in çoktan devrildiği Mısır'da durum nasıl gelişecek?
Mısır'da insanlar iki şeyden endişeli. Birincisi, şu anda gücü elinde bulunduran ordunun aslında gerçekten demokratik bir hükümet isteyip istemediği kesin görülmüyor. İkincisi ise, ülkedeki en büyük siyasi hareket olan İhvan-ı Müslim'in söylemlerinin tersine aslında demokrasi yanlısı olmadığı endişesi. Bir kez oy verdikten sonra Müslüman Kardeşler'in demokratik bir sistem kurmayacağı endişesi var. Böyle olur mu olmaz mı, bilemem ama bunun olmaması için ciddi bir uluslararası baskı görecekleri kesin. Ayrıca, Mısır'ın ekonomik kaynakları oldukça limitli. Bir miktar petrol ve doğalgazı, Süveyş'ten gelen gelirleri var ama nüfus da çok yüksek. İnsanlar bu değişimlerle beraber, yaşam standartlarının da değişmesini bekliyor. Ama, bu koşullarda biraz zor olacakmış gibi görünüyor. Çünkü, Mısır'ın sorunu hem ekonomik hem siyasi bir sorun... Bu noktada, Bahreyn haricinde Suudi Arabistan'ın da aralarında olduğu ülkelerde Arap Baharı'nın henüz gerçekleşmemesinin ilginç olduğunu vurgulamak isterim.

PETROL 'BAHAR'A ENGEL
- Peki Bahreyn haricinde Suudi Arabistan'ın da aralarında olduğu ülkelerde Arap Baharı'nın henüz gerçekleşmeme nedeni nedir?
Muhtemelen pek çok ülkede bunun farklı nedenleri var.  Ama tek bir genel cevap isterseniz, muhtemelen petrol gelirleriyle kendilerini ayakta tutan ülkeler olmalarından kaynaklanıyor. Pekçok ülke vergi gelirleriyle ayakta kalıyor. Amerikan devriminin ünlü sloganı 'vergi olmadan temsil yok' geliyor akla hemen. Eğer etkili bir vergi sisteminiz yoksa, herhangi bir temsile hakkınız olabilir mi? Bir de tabii bu ülkelerde halka okullar, sağlık sistemi gibi imkanlar fazlasıyla sunuluyor ve insanlar bunları kaybetmek istemiyor tabii ki de. Bu olayın bir yönü. Bir de Suudi Arabistan gibi ülkelerde çalışan insanların büyük kısmı yabancı ülkelerden çalışmaya gelmiş insanlar. Paralarını orada kazanıyorlar ama hiçbir siyasi hakları yok. Nüfusun yüzde 75'inin yabancı kökenli çalışanlardan oluştuğu bir ülkede, bu tarz bir hareket olmasını beklemek çok zor.
- Sizce Ortadoğu giderek İslamlaşacak mı?
Şu anda bu soruya yanıt vermek için biraz erken. Bekleyip, görmek gerekiyor.
- Suriye'deki olaylar neyle sonuçlanacak dersiniz? Esad kesinlikle gider mi?
Suriye'de halen ne olacağını bilmiyoruz. Bildiğiniz gibi ordunun büyük kısmı Aleviler'in etkisi altında. Mısır'da ise Mübarek'e 'Git' diyen bir ordu vardı. Suriye'de durum farklı. Ben Beşar Esad'ın şu anda herşeyi kontrol edebildiğini sanmıyorum. Bu, Türkiye için de durumu zorlaştırıyor. Mesela, Başbakan Erdoğan Esad'a reform çağrısı yapıyor. Ama Esad bunları yapabilecek güçte mi, orası çok da belli değil. Genç erkek kardeşi ve Alevilerin önde gelen birkaç isminin daha etkili olduğunu bilyoruz. Fakat, Suriye Yönetimi'ndeki baskın görüşün 'Hafız Esad İhvan'ı 1980-82'de alt etmişti. Biz de edebiliriz' olduğunu düşünüyorum. Elbette ki durum o tarihtekiyle bir değil ama böyle düşündüklerini sanıyorum yine de. Unutmayın ki, Suriye'de birlik halinde bir muhalefet yok. İhvan'ın yükselmesinden hoşlanmayanlar da var. İkinci ihtimal ise, Batı'dan tüm bu baskılar nedeniyle Beşar Esad ve etrafındakiler 'Sonumuzun Kaddafi gibi olmasını istemiyoruz' deyip, paralarını dışarı çıkarıp mesela İran gibi bir ülkeye gidebilirler. Ama, hiçbir zaman Libya'daki gibi bir NATO girişiminin Suriye için sözkonusu olmacağını düşünüyorum. Rusya ve Çin buna izin vermeyecektir.  Libya'nın tersine Suriye'deki petrol ve doğalgaz kaynakları sınırlı. Yönetim, mali sorunlar nedeniyle zora da düşebilir. Suriye için en kötü senaryo ise iç savaş.

U DÖNÜŞÜNÜZ BAŞARILI
- Türkiye'nin Ortadoğu'ya ilişkin dış politikasını nasıl görüyorsunuz? Suriye politikasında çok ileri gittiğini düşünüyor musunuz?
Sanmıyorum. İlk başta bu Ahmet Davutoğlu'nun komşularla sıfır sorun politikası kapsamında Türkiye için ciddi bir ters akıntıydı. Ama, Ortadoğu'da kimsenin beklemediği gelişmeler yaşandı. Bence bu noktada, Türkiye -rejimin kendisini eleştirmeksizin- mevcut sıfır sorun siyasetinden u dönüşü yapmak konusunda çok başarılıydı. Biliyorsunuz, Libya konusunda da ilk başta bir kararsızlık yaşandı. Günün sonunda Türkiye u dönüşü yaptı, muhalefeti destekledi ve başarılı oldu. Tayyip Erdoğan Kahire'de gece ikide 20 bin kişi tarafından karşılandı. Bunu başka kimse için yapacaklarını sanmıyorum. Durum, dışarıdan çok başarılı görünüyor. Türkiye, Suriye'deki muhalefet için de çok önemli ve saygı görüyor. Bu nedenle, Türkiye'nin duruşunu eleştirme ihtiyacı duymuyorum. Elbette ki, Baas Partisi tekrar eski gücüne geri dönerse, işleri biraz zor. Türkiye burada 'Böyle olmayacak' diyerek bir kumar oynadı. Ama bu ihtimal biraz düşük.

RİSKSİZ SİYASET OLMAZ
- Peki ama bu kadar ileri giderek biraz fazla risk almış olmuyor mu Türkiye?
Evet, Türkiye burada kumar oynadı. Ama dış politika hiçbir zaman tümüyle risksiz olamaz. Siyasetinizi en çok gerçekleşeceğini düşündüğünüz alternatife göre kurmanız gerek. Eğer yanlış ata oynadıyanız, bu kötü şans. Ama hiçbir politika risksiz olamaz. Alternatif risk ise eğer Esad'ı destekler ve muhalefet kazanırsa ne olur? Bunu da düşünmek gerek.
- Belki de beklenti bu kadar aktif olmak yerine, biraz daha temkinli gidilmesiydi...
Bence Türkiye kumar oynadı ve kimin haklı çıkacağını görmek için beklemek gerek. Ama ben de 'Bu kumarı oynamak gerekli' diye düşünüyorum. Bir de şu var: Diyelim ki Esad kalacak ve Baas bu süreçten güçlenerek çıkacak. Peki o zaman Esad ne yapacak? Suriye, Türkiye'nin komşusu ve iyi ilişkiler kurmaya ihtiyacı var. Her iki tarafın da dediklerini yutması gerekecek. Esad da olanları sessizce unutup, Türkiye ile ilişkileri geliştirmek zorunda kalacak her halukarda. Çünkü, Suriye ekonomik açıdan da Türkiye'ye son derece bağımlı. Ayrıca, arkadaşlarınızı seçebilirsiniz ama komşularınızı seçemezsiniz ve her ne olursa olsun beraber yaşamak zorundasınız.

İhvan kabul edilmek için AKP'yi model gösteriyor
- Bu süreçte nereden bir İhvan temsilcisi gelse hepsi 'Modelimiz AKP' diyor. AKP İhvan-ı Müslim için model olabilir mi gerçekten?
Bilemiyorum. Bence her ülkenin farklı koşulları var. Bana kalırsa, bunu böyle ifade etmelerinin nedeni, böyle söylerlerse Batı'nın demokratik ülkelerinden, ABD ve AB'den destek alacaklarını düşünüyorlar. Bu doğru olsun veya olmasın, iyi bir kart ve İhvan da bu kartı son derece iyi oynuyor. Ama burada kritik olan ülke Mısır olacak. Mısır'da Müslüman Kardeşler Parlamento'da çoğunluğu elde edebilir. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne olduğuna, ülkede nasıl bir denge kurulduğuna ve ne yaptıklarına bakmamız gerek.

PKK'ya destek vermek Esad'ın intiharı demek
- 'Türkiye'nin Esad'a karşı izlediği politikanın bu ülkenin PKK'ya destek vermesine yol açtığı' yorumları var. 24 askerin şehit düştüğü saldırının hemen arkasında en çok konuşulan teorilerden biri de bu oldu. Ne dersiniz, olabilir mi böyle birşey?
Benim bunlarla ilgili kesin bilgim yok. Ama iki nedenden dolayı bunun böyle olmadığını düşünüyorum. Birincisi, PJAK'ın PKK'nın parçası olduğunu ve diğer ülkelerce de terörist kabul edilen İran karşıtı bir örgüt olduğunu unutmayın. İran PJAK'ın ve dolayısıyla PKK'nın güçlenmesini ve kendi topraklarında terör saldırıları düzenlemesini istemez ve Suriye'ye de bu konuda müthiş baskı yapıyor. İkincisi, Suriye'yi yönetenler o kadar da aptal değil. Hiçbirşeyin Türkiye'yi provoke etmek kadar tehlikeli olmadığının bilincindeler. Çünkü, eğer Türkiye'yi provoke ederlerse, yabancı bir ülkenin kendilerine müdahalesinin önünü açacaklarının farkındalar. Türkiye'yi provoke etmenin en iyi yolu da PKK'ya destek vermek. Ayrıca, bunun Erdoğan'ın Suriye politikasını hiçbir şekilde değiştirmeyeceğini bilirler. 'Suriye yönetimi o kadar da intihar etmek istemiyordur' diye düşünüyorum. Son olarak belirteyim ki, Suriye'deki Kürtlerin çoğu Baas karşıtıdır. Demek istediğim, PKK içinde olsalar dahi Baas yanlısı değiller. Bu nedenle Suriye'deki Kürtlerden de çok destek almayacaktır bu görüş.

Ortadoğu'da tek güc olmaz
- Arap Baharı sonrasında Türkiye'nin bölgedeki rolü ne olacak?
Nasır döneminden beri Arap liderlerinin Ortadoğu'nun kralı olma isteği vardır. Ama Ortadoğu'nun baskın gücü yok. Başka bölgeler için bunu söyleyebilirsiniz ama Ortadoğu için bu yok. Çünkü orada bir ülkenin ön plana çıkmasından ziyade, her zaman nüfus, ekonomi, büyüklük gibi farklı göstergeler açısından hemen hemen eşit ülkeler arasında bir güçler dengesi kuruldu. Bu dengenin kurulduğu ülkeler arasında Türkiye'yi dışarıda bırakırsak, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve Irak geliyor. Ortadoğu'nun bugünkü durumu Avrupa'nın 19'uncu yüzyıl sonundaki haline benziyor. O zamanlar da yükselen ve düşen güçler vardı. İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya yükselirken; Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya güç kaybediyordu. Bugün Avrupa eski ulus devlet modelinden uluslarüstü AB'ye geçti. Bu nedenle artık bu tarz sorunlar Avrupa'da yok. Ama, Ortadoğu siyasi yaplılanma bakımından halen 19'uncu yüzyılda yaşıyor.
- Peki İsrail?
İsrail de asla bir bölgesel hegamon olamaz. Hayat standartları çok yüksek olabilir ama ekonomisi Türkiye'ye kıyasla son derece küçük. İsrail'in temel gücü ABD'den aldığı desteğe dayalı. İsrail'in askeri gücünü siyasi güce çevirme potansiyeli de hep oldukça sınırlı oldu.  Çünkü çok bölünmüş bir toplumları var ve bu durum pek çok siyasi komplikasyon yaratıyor. Bir de mesela bir yeri işgal ettikleri zaman, orada kalabilecek insan güçleri de yok. İsrail bölgede ayakta kalabilir ama asla bölgesel bir güç olma ihtimali hiç yok. Bölgedeki hiçbir ülkenin bölgesel güç olma ihtimali yok.
- Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her iki ülkede de bir hükümet değişikliği olmadan sorunun çözülebileceğini düşünmüyorum.
- Bu durum, Türkiye'nin ABD'yle ilişkilerini gerebilir mi?
Burası biraz kritik. Çünkü ABD'deki İsrail lobisinin Ermeni soykırımı tasarısının kabulü için çalışma imkanı var. Ama bu kongrede kabul edilse bile, Beyaz Saray'ın onaylama ihtimali zayıf.
- Siz 50 yıldır Türkiye'yi inceliyorsunuz ve son yıllarda asker-sivil ilişkilerinde de çok önemli gelişmeler yaşandı. Batılı standartlara vardık mı size göre?
Evet, bu yönde ilerliyor ve çok iyi görünüyor. Tabii ki daha halen yapılması gereken şeyler var. Ama, elbette olayların geri gitme ihtimali de var. Mesela 83-93 döneminde Özal Başbakan ve Cumhurbaşkanı iken de askerin siyaset üzerindeki rolünün bir hayli azaldığını görüyorsunuz. Ama Özal öldükten sonra gelen koalisyonlarla işler tekrar tersine döndü ve ordu gücünü tekrar artırdı. Elbette şu anda önemli değişiklikler oldu ama benzer bir durum yaşanma ihtimali halen var. AKP sonsuza dek Türkiye'yi yönetmeyecek sonuçta. AKP sonrasında daha istikrarsız bir süreç de olabilir.

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Türkiye'den Gazze'ye yardım eli: Bugün yola çıkacak
Türkiye'den Gazze'ye yardım eli: Bugün yola çıkacak

Türkiye'den Gazze'ye yardım eli: Bugün yola çıkacak