• $32,346
  • 35,1312
  • 2310.59
  • 9079.97
20 Kasım 2015 Cuma 14:21 | Son Güncelleme:

Karaköy’ün gizemleri aydınlanıyor

Karaköy’ün gizemleri aydınlanıyor

“Bütün denizler senin, karada ne işin var?” denilen Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa ne yaptı? Don Kişot’un yazarı Cervantes, İstanbul’da hangi caminin yapımında çalıştı? Yeraltı Camii’nin yerinde eskiden ne vardı? Neden bazı binaların çatısına kilise yapıldı? Keşfedilmeyi bekleyen gizli hanlar; merdivenlerin sırrı ve çok daha fazlasını Tarihçi Saffet Emre Tonguç, alem.com.tr için yazdı.

Karaköy, adını 19. yüzyılda burada yaşamış olan Karaim Yahudileri’nden almış. Ama İstanbul’da doğru düzgün azınlık kalmadı ki burada kalsın. Rum okulu yıllardır kapalı. Kiliselerde ayin zamanı bir avuç insan ya var ya yok. Cemaati kalmayan Zülfaris Sinagogu Musevi Müzesi oldu. Schneider Sinagogu sanat galerisine çevrildi.

 
Karaköy tarih boyunca paranın merkezi olmuş ama sadece kazanmamış, kazandıklarından güzellikler de yaratmış. Önemli bir liman olduğu için, burada yaşayanların değil, buradan gelip geçenlerin kültürlerinden de izler biriktirmiş. Telaş içinde koşturan günümüz insanı binalardaki ihtişamı, detaylardaki gizli hikayeleri farkeder mi bilmem ama Karaköy yıllardır sokaklarında hazineler saklıyor…

Burası arka sokaklarına sıkışmış genelevleriyle her zaman kozmopolit bir bölge olmuş. Uzun zaman denizlerde kalan denizcilerin ilk uğrak yeriymiş limandaki genelevler. 1980 ve 1990’lı yıllarda bu genelevleri işleten Matild Manukyan’ın vergi rekortmenliğini elden bırakmamış olması ise ayrı bir ironi.
 
İstanbul çelişkileriyle güzel. Tahtakale’de Art Nouveau bir binaya, Edirnekapı’nın ara sokaklarında ahşap bir sinagoga, Fener Rum Lisesi’nin arkasında İsmail Ağa Cemaati’nin Kur’an kursuna, Cerrahpaşa’daki esir pazarının yanında 100 yıllık Arkadius Sütunu’na, Kuzguncuk’ta kubbeleri aynı yükseklikte aynı bahçede yer alan bir kilise ve camiye rastlıyorsan bu şehir çekicidir. Beklenmedik zamanda çarpar ve baştan çıkarır seni.

 

STERİL VE HOMOJEN DEĞİL
Karaköy bir Ortaköy gibi steril ya da homojen değil. Huzur Kıraathanesi’nin yanında Naif Cafe var; devamında atölye ondan sonra ise medrese. Hırdavatçı, berber, tavukçu, hamburgerci, sanat galerisi, baklavacı ve tornacı dip dibe. Aman öyle kalsın. Her şey yeteri kadar kopyala-yapıştır bu ülkede.

 
Karaköy’de gezdirdiğim Martha Stewart, Kılıç Ali Paşa Hamamı’na bayıldı. Restorasyonu çok başarılı yapılmış, servis müthiş. Bana göre şehrin en iyisi. Stewart dışında yüzün üzerinde çok önemli insan gezdirdim ama çoğu ilk defa şehre geldiği için önceliği Sultanahmet bölgesine verdi. Dolayısıyla çok azı keşfettiler şehrin bu semtini. Sotheby’s’in sahipleri çok beğendiler. Almanya’nın ünlü gazetesi Die Zeit benimle röportajı Karaköy’de yaptı. Arzu Sabancı, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Emine Kamışlı, Revna Demirören, Meltem Oktay, Gamze Cizreli ve Berrak Barut Karaköy’ü benimle keşfedenler arasındaydı. Hepsi bayıldılar bağrında gizlediği hazinelerine. Türk misafirlerim önünden devamlı geçtikleri bu semtte bu kadar çok hazinenin olduğuna inanamıyorlar. St. Benoit Lisesi’nde yıllarca okuyup yan binanın Surp Hisus Pirgiç Ermeni Katolik Kilisesi olduğunu bilmeyen o kadar çok kişi var ki ya da Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin adını ilk kez duyan.

ARA SOKAKLARDAKİ ŞIK MEKÂNLAR
Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii'nin bir arkasında Denizciler, Oduncular ve Kılıç Ali Paşa Mescidi sokaklarının kesişim noktasında ondan fazla mekân var. Şık bir dükkan-kafe olan Sahi ile Fasuli'nin yanından yani nargilecilerin karşısından içeri girmeniz yeterli. Pim, dünya mutfağı yapıyor, Baltazar ızgara etin hakkını veriyor, adını mekândaki papağandan alan Gakkı ise kahvaltılarıyla meşhur. Karaköy’de romantik bir akşam yemeği için tavsiye edeceğim mekanlar ise Rudolf, Ferahfeza, Zelda Zonk, Tarihi Karaköy Lokantası ve Colonie. Dem, Karabatak, Nar, Ops, Gümrük, Maya, Mana, Ops Passage ve İstikamet Karaköy sevdiğim cafeler ve yemekleri ile ön plana çıkan yerler. Kalın diyeceğim otelleri sorarsanız Vault ve Morgans grubunun 10 Karaköy’ü. Biri eski bir banka diğeri ise hastane olan bu otellerin iç dekorasyonunu çok başarılı bulduğum Mimar Sinan Kafadar yapmış. 

KARAKÖY’ÜN TARİHİ DURAKLARI
-Tophane tramvay durağının tam karşısındaki Kılıç Ali Paşa Camii, 1580 yılında Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa (1500-1587) tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış. İtalyan asıllı olan Ali, korsanlar tarafından esir alınıp bir süre tutsak kaldıktan sonra Turgut Reis’in yanında donanmaya katılıp, İstanbul tersanesinde çalışmış. Daha sonra Trablusgarp’ın yönetiminin verildiği Paşa, 1571’de Osmanlı’nın yenilgisiyle son bulan İnebahtı Savaşı’na katılmış. Kılıç Ali Paşa’nın “Bütün denizler senin, karada ne işin var?” diyen ve arazinin Paşa’ya verilmesine karşı çıkan bürokratlar yüzünden denizi doldurarak inşa ettirdiği rivayet olunan cami, 90 yaşındaki Sinan tarafından büyük ölçüde Ayasofya model alınarak ancak taşıyıcı sistemi Ayasofya’dan çok farklı olarak yapılmış. Türbe, medrese ve hamamdan oluşan bir külliyeye sahip camide İznik çinilerinin en güzel örneklerini bulabilirsiniz. Sadeliği ise beni en çok çarpan özelliklerinden. Kayıtlara göre Kılıç Ali Paşa Camii’nin inşaatında çalışan işçiler arasında Cervantes’in adı da yazılı. Dünyaca tanınan Don Kişot isimli kahramanın yaratıcısı Miguel de Saavedra Cervantes, İnebahtı Savaşı’na katılmış. Osmanlı’ya karşı savaştığı, korsanlara esir düştüğü de biliniyor. Dolayısıyla bazı batılı kaynaklarda cami Don Kişot Camii olarak geçiyor. 
 
-Karaköy Palas, 1920’de İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından Bizans, Selçuk ve Osmanlı tarzları karıştırılarak yapılmış. Yüksek bir kaide üstüne oturtulan bina günümüzde Yapı Kredi ve Halk Bankası’nın şubeleri. Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) hocalarından olan Mimar Mongeri’nin St. Antuan Kilisesi’ni de yaptığını hatırlatayım.

 
-  Karaköy’ün unutulmuş ibadet yerleri arasında Rus Ortodoks kiliseleri en olağanüstü olanları. Çatıda yer alan kiliseler Rus hacıların Yunanistan’daki Aynaroz Dağı’na veya Kudüs’e giderken mola verdikleri ve “Podvoriyes” olarak isimlendirilen dinlenme evlerinin üstüne şapel olarak yapılmış. Rahip, şapelin hemen altındaki katta, hacı adayları ise daha aşağı katlarda kalırmış. İlk olarak 1870 yılında Aya Andrei yapılmış. Onu kısa bir zaman sonra 1878’de Aya Pantaleimon, 1879’da Aya İlya (İlyas Peygamber) ve 1880’de de Kutsal Üçleme takip etmiş. Şapeller en yoğun zamanlarını Beyaz Rusların Bolşevik Devrimi’nden İstanbul’a kaçtığı 1920 ve 1924 yılları arasında yaşamış. İstanbul’u ara durak olarak kullanıp başka ülkelere göçmüşler. Son kuşak da öldü. Çok az Rus kaldı şehirde. Şimdiki müdavimler daha ziyade temizlik işi için şehre gelen Moldovyalılar.
 
-Karaköy’ün en bilinen kilisesi olan devasa Surp Krikor Lusaroviç, külah biçimindeki kubbesi ve çıkıntılı kemerleriyle tipik Ermeni kilisesi tarzındaki bir yapı. Şu anki kilisenin yapım yılı, tüm haşmetine rağmen çok geriye gitmiyor; 1966’da yapılmış. Kiliseyi yeniden yapan mimar Bedros Zobyan, Ermenistan’daki Eçmiadzin kiliselerinden ilham almış. 
 
-1427 yılında Benedikt keşişlerinin burada kilisesi kurduğu zaman yapılmış olan çan kulesi St. Benoit Lisesi’nin en göze çarpan özelliği. 1583 yılında Cizvit misyonerleri burada azınlık erkek çocukları için bir okul açmışlar. 1773’te ise okul Lazarist tarikatına verilmiş. 1839 yılında bir kız okulu komplekse eklenmiş. 1987’de iki bölüm birleştirilmiş ve karma eğitim başlamış. Okul şapelinin olduğu yerde Fransızların Osmanlı’ya gönderdiği birçok elçinin mezarı var. 

 
-Ziraat Bankası I. Dünya Savaşı’ndan önce Viyana Bankası olarak 1912 yılında yapılmış. Haliç’e bakan yüzündeki iki heykel herkesin dikkatini çeker; erkek olanının sanayii, kadın olanınınsa ticareti temsil ettiği ifade ediliyor.

 
-Karaköy’ün gizli kalmışlarından biri de Yeraltı Camii. Kemankeş Caddesi’nin sıradan dükkânları arasına gizlenmiş caminin yerinde bir zamanlar  Haliç’e davetsiz gelen misafirlerin girmesini engellemek için konulan zincirin bağlandığı bir kule varmış. Zincir, Deniz Müzesi ve Askeri Müze’de görülebilir. 

 
-Bankalar Caddesi’nin ortasındaki Kamondo Merdivenleri, Galata Kulesi’ne gitmek isteyenlere kestirme bir yol sağlıyor. Aile 1880’li yıllarda adı bilinmeyen bir mimara yaptırmış merdivenleri.
 
-Karaköy’ün Perşembe Pazarı tarafında Osmanlı’nın erken dönemlerinden kalan iki han var; bunlardan ilki Mimar Sinan tarafından 1544 ve 1550 yılları arasında Sadrazam Rüstem Paşa için yaptırılan olağanüstü güzellikteki Kurşunlu Han. Sinan’ın bir Ceneviz katedralinin yıkıntıları üzerine inşa ettiği hanın iki avlusu birbirinden, üst kata çıkılmasını sağlayan merdivenle ayrılıyor. Biraz ileride dokuz kubbeli görüntüsüyle yer alan Bedesten ise Fatih Han olarak da biliniyor. Han, Fatih’in 15. yüzyılda, İstanbul’u aldıktan sonra yaptırdığı ilk eserlerden biri.
 
-İstanbul’da camiye çevrilen ilk kilise olan Arap Camii, 1323-1337 yılları arasında yapılmış. Kare şeklinde, üzeri külahlı çan kulesi alışılmadık şekliyle hemen dikkati çekiyor. Yapı; Dominik keşişleri tarafından eski Aziz Pavlus Kilisesi’nin olduğu yere yapılmış ve muhtemelen Cenevizler de burada ibadet etmiş. Geçmişte Araplar tarafından kullanıldığı için böyle bir adı var.    

NEDEN BANKALAR CADDESİ?
Bankalar (Voyvoda) Caddesi buradaki binaların birçoğunun sigorta şirketleri ve bankaların genel merkezine ev sahipliği yapmasından ötürü böyle anılıyor. Caddeye ulaşmak için önce doğrudan Galata Kulesi’ne çıkan Yüksek Kaldırım’ın köşesindeki Minerva Han’ı bulmaya çalışın. Mavi seramikli cephesi, Minerva büstü (Romalılarda bilgelik tanrıçası), balkonun yanında meyve taşıyan tombul çocuk heykelleri, zengin kabartmaları ve diğer süslemelerin çok hoş olduğu han, 1911-1913 yılları arasında mimar Basile Couremenos tarafından yapılmış. Bankalar Caddesi, ilk görüşte iki tarafına dizilmiş son derece etkileyici binalarıyla dikkat çeker. 1909 senesinde Giulio Mongeri tarafından tasarlanan Assicurazioni Generali Han ve Pera Palas Oteli’ni de inşa eden Alexandre Vallaury tarafından 1902 yılında yapılan Hezaren Han ilk gözünüze çarpanlardan olacak. 1890 ve 1892 yılları arasında Vallaury, Osmanlı ve Merkez bankalarına ev sahipliği yapan muhteşem bir bina daha tasarlamış. 1892 yılında hizmete giren bina, Bank-ı Osmani-i Şahane’nin merkezi olmakla kalmamış, bankanın yeniden yapılanma ve piyasaya açılma süreçlerinin de simgesi olmuş. Günümüzde SALT Galeri ve Osmanlı Bankası Müzesi olarak kullanılan yapıda bir tarafta bankacılık tarihini ve diğer tarafta da bankacılıkla hiç ilgisi olmayan sergileri inceleme fırsatın var.

Yazı: Saffet Emre Tonguç
Fotoğraflar: Serkan Yurtsever
Modeller: Büşra Şahin-Alp Timuçin Cangar
Otomobil: Amarok Exclusive

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'