Psikiyatrist Erdoğan Çalak, ‘Küresel Sistemde İnsan Kalmak’ başlıklı üçüncü kitabında küresel sistemde insanın nasıl bir psikoloji içinde olduğunu analiz ediyor ve çözüm yolları öneriyor.
Dünyanın birçok şehrinde reklam panolarında aynı markaları görüyoruz, gittiğimiz lokantalar, yediklerimiz, giydiklerimiz aynılaşıyor. Küresel sistemin çarkını, ucuzlayan üretim maliyetleriyle sürekli artması hedeflenen tüketim döndürüyor, dolayısıyla belli tüketim alışkanlıklarının oluşturulması, bu sistem için hayati önem taşıyor. Tam da bu anlamda, küresel sistem açısından insan, “tüketen unsur”. Erdoğan Çalak, bu sistem içindeki insanın durumunu şöyle ifade ediyor: “Küresel ekonomi dediğimiz sistem, içinde yaşanan pratiğin ürettiği bir ideolojiye, hayat görüşüne sahip; bütün değer sistemi ve günlük hayatın ahlakı bunun üzerinden oluşuyor. Bu ideoloji, bu sistemde yaşayan herkesin dünyaya bakışını, kendisini ve dışındaki dünyayı tanımlayışını belirliyor.” Bu sistemin bir parçası olmaktan kaçınmak mümkün mü? “Genel olarak küresel sistemde, başarı ve toplumsal statünün yükseltilmesi, zenginleşme ve diğer insanlardan üstün olma insan hayatının en önemli amaçları olarak tanımlanır, dayanışma ve birbirine bağlılık özendirilmez. Başarı, çalışkanlığa, disipline ve güvenilir bir insan olmaya değil, fırsatları iyi değerlendirmeye, firmanın çıkarlarını her şeyden çok önemseyerek hızla yükselmeye, ikna edici olmaya, yaratıcı olmaya, riske girebilmeye, imaj sahibi olmaya bağlanır.” Kimi okurlara “ne sakıncası var” dedirten, o ölçüde hayatımıza girmiş ve benimsenmiş bu bakış açısının merkezinde tüketim, rekabet ve parayla ilişkili değerlerin yüceltilmesi yer alıyor.
SEVGİYE YATIRIM
Erdoğan Çalak, küresel ekonomik sistemin ahlakının insanı narsisizmine gerilettiğini, bunun ise sevmek üzerine yaşama ilkesinin tam tersi bir yön olduğunu belirtiyor. Her insanın, -güçlü ya da zayıf- bir narsisistik sistemi vardır ve bu sistem kişiyi rekabetçi, kazandığı zaman mutlu olan, insana ya da eşyaya sahip olmak isteyen, can sıkıntısı ve anlamsızlık duygusu içinde kıvranan bir varlığa dönüştürür. Böyle bir varlık için kazanmak ve tüketmek ilk çıkış yoludur. Çalak, insanın kendisine ve dünyaya yaptığı narsisistik yatırımının yerine sevgi yatırımını öneriyor. “Para sahibi olmak insanı daha değerli yapmayacağı gibi, belirsizlikleri ve tehlikeleri de ortadan kaldırmaz ya da daha güçlü yapmaz. Başarı hayatın anlamı olacak kadar önemli değildir. Yeni olan her zaman iyi değildir. Ekonomik gelişme ve büyüme, teknolojik gelişmeler hep insanlığın çıkarına değildir. En güçlü ve en büyük olanın ayakta kalması doğaya uygundur yargısı safsatadır.”