• $32,3671
  • 34,9749
  • 2325.17
  • 9079.97
12 Haziran 2015 Cuma 02:00 | Son Güncelleme:

Nefislerin terbiyeye ihtiyacı var

Nefislerin terbiyeye ihtiyacı var

Esra Uçar “Kanatlarım Hep Can Acısı”nı öğrencilik yıllarında kaybettiği bir yakınının hikayesinden yola çıkarak yazmış. Esra Uçar’la ikinci kitabını konuştuk.

Ümit Şen
kitap.etik@aksam.com.tr

Uzun yıllar medya deneyiminin ardından kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
Kitap yazmak, yaşamın içinde mutlaka şekil bulacak, bir gün hayata geçecek bir uğraştır. Hep içte vardır. Ben gazetecilik okudum ve hep medya alanında çalıştım. Neredeyse yirmi beş yıllık bir süre. Üniversite yıllarından başlayarak uzun bir dönem büyük kuruluşlarda gazetecilik ve dergicilik yaptım. Türkiye’nin en çok satan, en kaliteli dergilerini çıkaran ekiplerde bulundum. Yazı işleri müdürlüğü, yayın yönetmenlikleri yaptım. Bir süre de kendi yayınevimden dergiler çıkarmaya devam ettim. Köşe yazarlığına döndüğüm dönemin ardından bir süre mola alıp yeni romanımı toparladım ve yayınladım. Artık yazmaya daha çok zaman ayırmak istiyorum kısmetse. 

İkinci kitabınızın hikâyesi nasıl oluştu, çıkış noktası nedir?
Üniversite yıllarımda, çok sevdiğim birini kaybettikten sonra duygularımı satırlara döktüğüm, kısacık bir hikâye halinde kaleme aldığım bir çalışmaydı. İyi bir yayınevi o dönemlerde roman haline getirmemi istemişti, fırsat bulamamıştım. Hep de içimde kalmıştı, üzülürdüm aklıma geldikçe… Kısmet bugüneymiş… İyi de olmuş, bunca yıllık bir manevi yolculuğu aktarabildim, bunca yılın duygusal değişimini yansıtabildim şimdi. İçime sindi. O dönemlerdeki haliyle bıraksaydım eksik kalacakmış. 

YAZMAK EN GÜZEL DÖNEM

Olgunluk döneminizde kaleme alınmış bir gençlik hikâyesi diyebiliriz o zaman;
Evet, güzel bir tanım olur. Olgunluk dediğiniz bu süreçlerin sonrasındaki bir dönem kuşkusuz. Yazmak, paylaşmak için en güzel dönem. Evet, iyi ki böyle uzun bir demlenme süresi geçirmiş romanım. Sonuçta benim için bir anı değeri de var. Ama inanın romanların konuları değil, kaleme alınış biçimleri, duygu aktarımları, özgünlükleridir fark oluşturan. Bu yüzden kitapların içerikleriyle ilgili konuşmayı pek sevmem. Bir çiçeği anlatmak gibidir, yetersiz kalır, heves kırar. Oysa keyif veren konu değil kokusudur, dokusudur. 

Kitabın kahramanı Melek, kararları ve seçtiği yaşam arasında gel gitler yaşıyor. Pişmanlık hissiyle nasıl baş edilebilir?
Pişmanlık, üzülüp durmak bağlamında, anlamsız bir duygu. İnsan isterse hemen atabilir içinden. Ama biliyorum çok dolu dolu yaşanan bir duygu. O zaman anlamlı hale getirmeliyiz. Dersler çıkarmalıyız. Hayat bir eğitim mekânı. Yaşama bu gözle bakmak lazım. Şöyle bir düşünün; bilim adamları varoluşumuzun tesadüfe bağlı olma ihtimalini on üzeri yüz küsürlerde bir rakam olarak veriyor. Milyonlarca tesadüfün bir araya gelme imkânı yok yani. Hangi çiçeğe, hangi böceğe baksanız kendilerinin farkında bile olmadığı inanılmaz özellikler taşıyorlar. Evrende müthiş bir denge, bir plan var. Bizi tasarlamış, yöneten, koruyan, yaşatan ve öldüren bir akıl var ve dünyada yaşanan onlarca olay çok çok eski dönemlerde haber verilmiş… Dünya bir kaderle yaratılmış. Pişmanlıklarla vakit kaybetmek yerine yaşadığımız olaylardan dersler çıkarmak, hayatı, varoluşu anlamlardırmaya çalışmak, bizden ne istendiğini, ne anlatılmaya çalışıldığını, ne gösterildiğini, hangi cevaplar beklendiğini anlamaya çalışmak lazım. Müthiş bir sanat seyrediyoruz, bir sebebi olmalı. Bu dünyayı, bunca güzelliği, bunca nimeti yaratan eminim ki insanlar acı çeksin diye yaratmamıştır… Ama belli ki nefislerin terbiyeye ihtiyacı var. Akılcı yaklaşmazsanız hiç bir negatif duyguyla baş edemezsiniz. Ancak benim bahsettiğim akıl gönül gözünün aklı. Yoksa vicdansız, ezici, umarsız, yaratıcıyı dışlamış bir akıl değil. Bugün dünyada seyrettiğimiz tüm acılar bu çeşit bir aklın ürünü. Bu iki akıl arasındaki farkı anladığınızda yaşamınıza yeni bir yön verebilir, acıları örtebilir hatta bir faydaya bile çevirebilirsiniz. 

ÖLÜMÜN İKİ YANI 

Geri dönüşü olmayan ayrılıklar, ölüm insanı nasıl etkiliyor, hayata nasıl tutunmalı?
Ölümün iki zor yanı var, iki yükü. Birisi özlem hissi. Bunun tamamen yok olacağını sanmıyorum ama telkinle hafifletebilirsiniz, hayatınıza o boşluğu dolduracak uğraşlar sokup takıntı haline getirmekten çıkarabilirsiniz. Diğer zorluk sevilen varlığın tamamen yok olup gitmiş olması, bir daha da asla göremeyecek olmanız fikri. Bu noktada ölüm dediğimiz andan sonra tekrar bir yaşam olup olmadığına olan inancınız devreye giriyor. Böyle bir inancınız varsa acınız hafifler, sadece sabırlı, sakin bir bekleyiş süresine ihtiyacınız kalır. Duayla huzur bulursunuz, sebebe sarılırsınız. Hatta merakınız artarsa bilimi takip eder, evreni, enerjinin sonsuzluğunu araştırır, kendinize yepyeni kapılar açar, ruhu tanıma fırsatı yakalarsınız. Ölümün son olduğunu düşünenler için daha zor bir süreç. Bir yandan bu sonun kendileri için de ne kadar yakın olduğunu hatırlatır sevilenlerin ölümü. Sahip olunan tüm değerler değersizleşmeye başlayınca bir huzursuzluk kaplar içleri. Bu hislerle başa çıkabilmek için küçük yaşlarda çocuklara ölüm anlatılmalı. Ölüm bizim kültürümüzde hemen hiç konuşulmaz, konu açıldığı anda kapatılır. ‘Ölüm kötü bir şeydir’. Bu çok 
güçlü bir telkin. Oysa ölümden başka gerçek yok ki hayatta. 

Kitapta yaşımın ölümle bitmediğini, sevdiklerimizle bir gün buluşacağımızı dile getiriyorsunuz. En kötü anda bile hayat tutunmanın sırrı bu mu?
Öncelikle iyi ve kötü, doğru ve yanlış kavramlarımızı iyi oturtmak lazım. Ölümde sadece bir ayrılık acısı vardır, ölüm neden kötü olsun ki bir son değilse. Ölümü anlamlandıramayan yaşamı da anlamlandıramıyor maalesef. Aslında hep bu yüzden insanın başedemediği, altında ezilip durduğu sorunlar. Bu dünyanın neden yaratılmış olduğunu, bizim burada ne işimiz olduğunu çözememek. Ancak bunu çözerse sorunları biter insanların... kalpler yalnızca sonsuz yaşam ve sevgiyle, sevgiliyle tanışınca huzur bulur.

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı
Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür
Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür